Ah bu karanlık geceler
Ah bu karanlık geceler yok mu?
Bazen huzur verir insanın içine
Bazen de hüzün doldurur yüreklere...
Hüzün dolu bugünler de böyle kalmayacak elbet geçecek
Kalanları da senden bir bir geri alacağım…
Ne çare bir gün daha kayıp gitti ellerimizden,
Yapabileceğimiz onca şey varken…
Hüzünlü şarkıların nakaratları dolanırken dilimize
Saatler yine sensizliği gösterirken
Ayrılığa beş var diyordu.
Arkamızda yağmalanmış sevdalar
Yıkık dökük öznesi ve yüklemi biz olan cümleler bıraktık…
Radyoda çalan bana armağan ettiğin bu son şarkının;
Hüzünlü notaları boğazıma geçirdiğin urgan
Yürek yakan sözleri ağırlığımı taşıyamayan idam sehpası
Ayaklarımın altından sehpayı çeken cellâdım da
Buram buram hasret kokan nağmeleri olsun.
Aldanma sakın bacaklarımın tir tir titrediğine,
Çaresizliğim korkaklığımdan değil!
Sevdanı kuşandım sensizlik ağır geliyor taşıyamıyorum
Çaresizce vurup sırtıma çıktım idam sehpasına…
Gözlerim uykuyla barışık değil uyku tutmaz biliyorum
Sensiz düşlerimin de adı olmayacak bu gece
Kaldığım şehir soğuk ve yağmur yağıyor
Sokaklar bomboş sessizlik ve sensizlik hakim.
Bu gece de yokluğunda tarif edemeyeceğim acıların
arifesindeyim
İntihar düşüncelerimi yok edip çıkıyorum
Lanet olası idam sehpasına
Acılarıma çelik yelek giydirdim kurşun işlemez hiçbirine…
Bütün şehir uykuya dalmış bu saatte
Kim bilir bir ben uykusuz!
Birde…
Doğum sancıları çeken sen!
Ayın şavkında pencereme düşen yıldızlardan güller yapıyorum
Kuruyorum saatimin zilini sensizliğin ayak seslerine.
Ayaklarımın altından idam sehpası çekilmeden
Kim bilir pişman olurda
Belki…
Belki şafak sökerken gelirsin diye…
Karanlık gecelere inat mum ışığı vursa bile üzerime
Şimdi önümde düz bir yol var adına hayat dedikleri
Bu yolda ilerlerken ağır aksak duygularla
O kadar kolay mı sandın unutmak seni
Giderken arkanda bir sevda hattı ve idam sehpası
Bir de yüreğimi paramparça eden depremler bıraktın…
Mustafa KARAAHMETOĞLU
Ankara,20.09.2014