Oturdum pencere kenarına bir Ankara akşamında
Yine seni düşünüyorum.
Güneş burada gökdelenlerin tepesinden batıyor
Mavi gökyüzü yerini mor karanlığa bırakırken
Yosun kokuları ya da martıların sesi gelmiyor
 Sokaktan geçen arabaların
Kulakları tırmalayan motor sesleri arasında
Seninle ve sensiz geçen günlerimizi düşündüm bir bir
İlk günün tatlı heyecanından bugüne kadar ne varsa
Tüm anılar sardı dört bir yanımı bırakmadılar beni…          
 
Çok uzaklarda olsam da yine benimlesin yine seninleyim
Ömür dediğimiz nedir ki
Nasıl da akıp gitmiş zaman
Günler hızla geçiyor seninle ya da sensiz
“Ya sen geç kalmışsın dünyaya gelmeye
Ya da ben erken gelmişim” diye çığlıklşarın hala çınlıyor kulaklarımda
Daha dün gibiydi kısa olsa da ömür çizgisi denilen zaman
 
Yeniden yaşadım geçen o günleri an be an
Kah keyif ve heyecanla
Kah acı ve hüzünle.
Serin bir Ankara akşamı olsa da
Her köşesinde sen kokan aynı havayı kokladığımız
Şehrin ortasında buldum kendimi bir an da…
 
Ellerinden ilk tuttuğum günü anımsadım
Gözlerinin içine bakarak “seni seviyorum” dediğim an’ı
Seninle konuşmanın mutluluğumun en güzel yanı olduğunu hissettim
Kekik kokulu orman içerisinde ele ele yürüdüğümüz
O günü tekrar yaşadım seninle sensizken de…
 
Fotoğrafların geldi aklıma papatyalar arasında çektiğim
Kocaman bir boş çerçeve çizip önüme koydum
İçinde ki resimlere doyasıya baktım
Ne çok fotoğrafını çekmişim
Baktıkça dolup taştı çerçevem
Çalan kapı ziline başımı çevirince
Hepside yok olup gittiler…
 
Kapı zili çalınca, ilk zile bastığın gün
 “Senin olmaya geldim” diye mırıldanan sesin
Bakmaya kıyamadığım, çok şeyler anlatan ela gözlerin
Derin derin nefes alışın
Ve şehvetle kabaran burun deliklerin
Film şeridi gibi gelip geçti gözümün önünden…
 
En çok dizlerine kıvrılıp yatmayı severdim.
Tek vücut olurdum ellerin ellerimde
Gözlerin gözlerimde.
Nefesin nefesime karıştıkça
Heyecandan tir tir titrerdim…
 
O günler geçit töreni edasıyla bir bir geçtiler
Penceremin önünden
Yan komşuların anlamsız bakışlarına aldırış etmeden
Yargılamaya başladım kendimi
Çok sevmenin dışında ne yaptım?
Yanlış nerede? Yasak sevda olması mı?
Çok aradım
Mevlama el açtım sordum! Nerede hatamız?
Ne yaptıysam bulamadım ya da kabullenemedim.
Yaşadıklarımızı yaşayacaklarımızdan alıkoyanı…
 
Hava iyice karardı sokak lambalarının ışıkları fersiz
Mutluluk nedir diye sordum kendi kendime
Bende ki cevabı sen!
Sokaktan gelip geçenlere soruyorum
Kendini nasıl mutlu hissediyorsan odur dediler
Hep seni tarif ettiler…
 
İşte akıp giden zamanın özünde sen varsın
Sevginle ve seninle doldurduğum tek yaşam kaynağımsın
Sen uzakta bu serin Ankara akşamı da
O günlerden biriydi
Seninle ama sensiz!
Akıp gitse de zaman
Ben mutluyum
Sen yüreğimde olduğun sürece…
 
Mustafa KARAAHMETOĞLU
16.09.2014/Ankara

( Nasıl Da Akıp Gitmiş Zaman başlıklı yazı Mustafa Kara tarafından 13.10.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu