Öylesine sessiz ve hiç farkında olmadan girdiğinden beri dünyalara; sokaklar çığlık atıyor, bir karanfilin göbeğinde...  Güz çiğdemlerinin bir yağmur sonrası bitişi gibi öbek öbek  topraktan bitip yeşillere döndüğünde ,  soluk alışlar hızlandı bir gülün dudağında ve bütün yıldızlar  gülüşün sanılmak da yağmurlardan sonra…   Bir balaban kuş gibi yürek çırpınıyor seninle göğüs kafeslerinde; bir kasım soğuğunda yürekler emsalsiz gülüşüne, sımsıcak avuçlarına bırakıldı ürkmeden, korkmadan cesurca… Bir çığ gibi büyütesin , ninniler sevda şarkıları söylersin diye… Güle oynaya; belki de ölesiye yaşansın  gelincik kokulu sevdalar barikatlarında yaşamanın diye.

 

                                                    Hep seni bekleyip durmuş  yürekler. Bir mucize gibi iyi ettin geldiğine. Bir alem gibi bambaşka ve her şeye bedel artık gelişin.  Sen her şeyde ve her yerde olansın… Gönüller yanmak da  buram buram  sönmezcesine. Saçlarında yıldızlar var, bak şimdi kıvılcımlar dolmakta alev alev. Gözler de ve dudaklarda kor gibi ateşler. Bu yangınlar sarmak da  dört bir yanı. Gel başını koy göğüslere. Ellerin!..  Ellerin koy avuçlara. Öpmeye susanılmış,  unutulmuş yıllarca.. .Bırak istersen tırnak uçlarından başlanılsın öpülmeye.
 
                                                   Bak; meltemli geceler, mehtap ve deniz… Şelale sesi suyun, uzayıp giden teraneleri cırcır böceklerinin. Güneş ve yıldızlar semada.  Aslında bu alemdeki her şey,; bu cümbüşler, bu ebrulikler hep senin şerefine, senin . Varsa yoksa sen! Yeter de artarsın bile …
                                    
                                          Geldiğinden beri; en ferahlatıcı rüzgar senden eser  her yönden. Sen  de seyredilir denizlerin en mavisi . Med ve ceziri;  dalgaları kah azgın, kah sakin. Hele yok mu yakamozların ,  çıldırtır insanı.. Sen de çiçeklerin en solmazı ve müstesna rahiyası ve sen de meyvelerin cümlesi. Sen nimetsin . Sen armağansın aleme,  sen yürekler de hüküm süren, saltanatı anlatılamıyan güzelliğinle…
 
                                   Ay renkli anlamlarla alemler yüklü gözlerin. Kuğu gibi çıplak boynunda emsalsiz bir koku yüzerken, gülmeye hükümlü yanakların. İnci dudaklarında bale yapar gülücükler, oynarlar çehrende. Bir meleğin kokusu yayılır can bahçelerinden tenine ve sen tanrısal bir güçle tekrar çiçek açtıransın kurak, susamış gönüllere.
 
                               Kıskanmalısın sahip olduklarından dolayı kendini. Sen umutların vahası..Bir serapsın ardına düşülen. Kolay olmamalı sana ulaşmak,erişmek… Sen taht sürersin nice yüreklerde, bilmezsin. Sen mutluluk,sevinç ve ışık dolu meleksin nice yürekleri dölleyen sevdana.
 
                             Onlar; kala kalacaklar ışıksız bir kavşak da. Ne geç diyen var ne de dur. Çoğu sen yokken de inan seninledir. Ve açsan da açmasan da bekleşeceklerdir gönül kapında.
                                      Düğmelerini cömertçe çözmekte gün. Sevdalar her gün daha da örer mi örer ipliklerini gönüllerden gönüle… Ne ırmaklar fışkırıyor gülücüğünden şelale şelale. Ne güvercinler, ne serçe sürüleri besleniyor yanaklarında. Bir orman soluması gibi yürekler. Nereden duyacaksın ki ?
 
                                     Pencereni aç. Bak; menekşeler takmış mor mor saçına gece… Sen ; boynu bükük bir sözcük gibi saplanmaktasın biçare, yorgun yüreklere...

( Mor Menekşeler Takmış Saçlarına Gece başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 30.10.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu