Önce elleri üşüyor insanın,
Sonra yılları intihar ediyor mevsim mevsim.
Yak bir mektup daha deniyor;
Küllerinden medet umuyorsun sonunda.
Dibi tutana kadar kaynıyor yürek,
Zehir oluyor kalbinle içtiğin bir bardak çay.
Sinirlenip kırsanda o sabah gökyüzünü orta yerinden,
Yine parçalanan yanların topluyor etrafa saçılan umutlarını.
Yeniden doğmuş gibi oluyor insan,
Etrafına baktığın herşey herkes lezzetsiz,
Şarkılar acımasız elinde simit varsa uçuyor martılar.
Her oturduğun iskemle kırılıyor,
Dar geliyor ayak sürdüğün mekanlar zor geliyor şehir.
Sıradışı bir şey değildi yalnızlık.
Meşakkatli yoldan taşınan su testisi gibiydi kırılmayacağı sanılan.
İnanmalarımızın teslim oluşlarımızın,
Belki de yüksek merdivenli sevişlerimizin aynaya düşen suretiydi.
Ne farkederdiki,
Ben artık yıldızlara bağdaş kuramıyorum.
Ayak uçlarıma düşmüş doğduğum heyecan.
Bazen mum ışığı bile fazla geliyor gece düşüme.
Tek bacaklı ruh olmaktı yalnızlık.
Oldum !
Perdeler kalkınca ve tüm ışıklar hep birden sönünce.
Bulent Kaya
09/12/2014/Bursa