Geceye düşünce yalnızlık, kolunda sessizlik;
Sökülür sayfaları mehtabın dile gelir yıldızların ayak sesleri.
Henüz alışıyorken tek başınalığa,
Bir kaldırım taşı yerinden çıkar yüzsüz yanımla,
Yükseklerden melodiler düşer göz kapaklarımın üstüne.
Yeniden yazılır ayrılığın dilekçesi,
Saki canından bezer kadeh efkar ister dilimden.
Kandiller bir yanıp bir sönerken dudaklarımda,
Ona sıkıca sarıldığım zamanları getirir içimdeki ayaz.
Sarhoş olurum kokusundan birazda ürperirim sıcaklığından.
Sonra bir hüzün bulutu boca eder kendini yoksunluğa,
Vurduğum karada deniz ağlarım okyanus olurum boşlukta.
Küreksiz kalsa da tayfalarım kanatları vardır yaşanmışlıkların.
Paspasın altında olmasa da kavuşmanın anahtarı,
Midye kabuğunda incidir sol yanımızda sakladıklarımız.
Siyahın karanlığında buluruz izimizi güneşi küstürmeden.
Güzel sevmiştik olsaydı sahnemiz,
En iyi ayrılığı biz yaşamıştık büyük aşkın finalinde,
Virgülsüz mısralarımız noktasız mektuplarımıza rağmen.
Hikayesi boyunu aşan filesi delik balıkçı misali,
Dibe inmeden yenen vurgun gibiydi ufuktan bakış atan.
Özlüyorsun, unutuyorsun,
Alışıyorsun sonra tekrar tekrar hatırlıyorsun.
ve
Gece böyle geçiyor,
Bir kolunda sessizlik diğerinde yalnızlıkla gelince.
Yeterki yıldızların ayak sesleri duyulmasın,
Şaşırıp kendimi / kendime,
İçimi ısıtıyorum içimdekine içimden ağlayınca.
Bulent kaya
13/12/2014/Bursa