Seni bu cahillikle nasıl anlatsam bilmem
Hâlbuki bana sık sık bil derdin yapamadım
Acaba desem sana, âlem içinde âlem
Bunlar hep ibret dolu; al derdin yapamadım
Aşk deyince gözlerin parlardı yıldız gibi
Akıl için son durak, çaresiz dert tabibi
Anlatırken Yusuf’u, gelince kuyu dibi
O kuyuyu bulunca dal derdin yapamadım
Düşünce fark etmeden gönlüme bir ağırlık
Kaşlarım çatılır da, olsa alnım kırışık
Gelince hafakanlar, aniden kalabalık
Silkelerdin ruhumu gül derdin yapamadım
Çay gelince ortama koyulaşırdı sohbet
Kıymetini bil dostun, o mağarada servet
Görürsen muhtaç olan, durma sakın yardım et
Mazlumun gözyaşını sil derdin yapamadım
Bulunca ela gözlü bırakma hiç peşini
Tebessümün olur mu hiç nedeni niçini
Bir tane doğru etmez olsa yalanın bini
Hakikate dağları del derdin yapamadım
Çekmeden önce tetik, düşür dilden Eyvahı
Şimdinin sıkıntısı, had bilmeme günahı
Kendini bu gizemde bul derdin yapamadım
Konuşurduk şiirden, fark etmezdi şairi
Hepsini yazan aynı, “Gönül” mahlaslı biri
Bilmez tok aç halini, ya da ölüyü diri