Bizler
Sevda bizim gibilere çok yakın. Şah damarı ile kalbin tam ortasında bir yerlerde, yaşamamızı sağlayan bir parça bizlere. Ve sevda bizim gibilere çok uzak. Ta öteki diyarlarda bir yerde, oğlunun açlıktan ölmüş bedenine bakan bir annenin yüreğindeki nefretle bir olup saldırıyor bizlere. Sevgi ve ölüm tıpkı bir kurdun koyuna olan sevgisi gibiydi bizim gibiler için. Bizler sevgi beslenince, en çok acı çektirenleriz. Biz anlatamayanlarız.
Hep düşünürüz. Hep tartarız kafamızın içinde. Yaşamaya çalışıp, yaşamın ciğerlerindeki dumandan nasibini almayanlardanız. Bazen çok konuşan biriyizdir, bazen susan, ağzı bıçak açmayan biri. Bazen taş çatlasa üç adım uzağındayızdır anlatabilmenin mutluluğunun, bazen bir ömür uzağında. Anlatamayız her önüne geleni ama çoğu kişi, konuşkan zamanlarımızın yanılgısına düşüp boşboğaz sanıverir bizi. Eğer anlatabilseydik, varlığımızdan geçen her düşünceyi; belki olabilirdik bir nebze sizlerden biri.
Şüphe yok ki, bir cümle kurar her varlık bizim hakkımızda. Bazıları hakikatli cümlelerdir elbet, büyük adam laflarıdır, üstüne söz söylenmez ya hani! Bazıları ise gereksizdir, yer kaplayıcısıdır, utanç kaynağıdır. En iyisi yorum yapmamaktır kanaatimizce. Biz böyle düşünürüz, biz böyle anlatamayız. Bizler uzaktaki bir evde, zihnin ucuz şarabını yudumlayıp kusamayanlarız.
Neden mi anlatamayız? Çünkü denmez elbette bu sorudan sonra. Bilseydik eğer anlatamayışımızın nedenini, yer yerinden oynardı bizden sonra. Ah bir bilseydik! Tek bir cümle kurmadan anlaşılmayı bekleyenleriz biz, sıkıntılarımız içimizde pek bir derinde, yüzeyimiz ise çok fazla göz önünde… Bizler kendimizi anlatamayışımızdan öyle sıkıntı çekeriz ki, konuşuruz her şey hakkında. Her şey hakkında bir yorum yapar, kendimiz hakkında konuşamayız ne yazık ki. Ne yazık ki…
Kudretli bir aklımız vardır, bundan da şüphe duyulmaz. Zekiyizdir, tartışılmaz. Dışardan nasıl görünürüz bilinmez ancak bilinsin ki bizler ne aptalız ne ahmak! Bizler Tanrı’nın bu gezegene yalnızca yaşamaları için gönderdiği insanlarız. Bizden ne birine hayır, ne de kendimize bir gram yardım dokunur.
Anlatabilseydik eğer Tanrı’nın bize bahşettiği düşünceleri, kıvranırdı her karınca hissettiği ses dalgasının anlamından. Utanç duyardı bulutlar bize akıttığı her bir yağmur damlasından. Ve acı hissederdi her anlatamayan, kendi varlığından.
Bizler bir zaman sonra vazgeçeriz anlatmaya çalışmaktan. Çünkü dil dönmedikçe, akıl körelir. Akıl köreldikçe, her anlatamayan uzaklaşır benliğinden, anlatamayanlığından… Bizler eksi bin derecede yananlarız. Bizler bir komedi filminin sonunda ağlayanlarız. Bizler, biz olmaktan en uzak olanlarız. Bizler Tanrı’nın anlatamadığı benliğiyiz. Bizlerden uzak durmalı elbet…
Bizlerden kimseye fayda gelmez.
Ve lütfen, uzak durunuz bizlerden.