Karanlıkları boğan güneşte har’ı gördüm.
Seyrü sefer ederken aklın dehlizlerinde
Helâk oldu her fikir, Rabb’imin (g)izlerinde.
"Allahûekber" vardı, zerrenin cüzlerinde
Nankör insana inat, bal yapan arı gördüm.
Nefesler buz kesince, artar kulun niyâzı
"Acizsin" der insana, zemherinin ayazı
"OL!" emrini alınca, geldi mevsimin yazı
Kışın karını yakan, sıcak baharı gördüm.
Ârif olan anlıyor tabiat lehçesini
Akıl, idrak ediyor, Yüceler Yüce'sini
Hayran hayran seyrettim, Kâinât bahçesini
Lâlede mor, beyazı, güllerde sarı gördüm.
Nimetler öyle çok ki, dil âciz söylemekten
Süzdüm tüm fikirleri, şirk geçmedi elekten
Tattım üzüm, kirazdan; karpuz ile çilekten
Kabuk içinde narı, arada zarı gördüm.
Hakikatin nûrunu aşikâre yaydılar
Şirke pâye verenler ikrârından caydılar
"İnsana mahsus" deyip, nice haslet saydılar
İçlerinde en güzel, hayâyı, ar’ı gördüm.
Bin bilinmez içinden, bir tek doğruyu seçtim
Anladım ki, imânsız; zavallıydım, bir "hiç"tim
Nasihat almak için, engeller aştım, geçtim
Kapısız bir sarayda, sessiz mezarı gördüm.
Ruh, kafese dar geldi; uygun teni aradım
Yunus’a kulak verdim, bende "ben"i aradım
Candan öte can varmış, ben canan’ı aradım
Vardığım secdelerde, yoklukta "var"ı gördüm.
Dünyaya üryân gelen, yine üryân gidiyor
Rabbini inkâr eden, pişman, giryân gidiyor
Çölde yâri arayan, yâre düşman gidiyor
Sin’den öteye baktım, hakiki yârı gördüm.
Meğer gurbetteymişiz; asıl diyârı gördüm..