Gönlüm yine ağlamaklı; sabra davet günah olmuş.
Doğru-yanlış pek karışmış, kuzu ile kurt barışmış!
Nedâmeti gözde yaşmış;
sanırsın ki ıslah olmuş.
Birbirine diş bileyen, mâzisini eşeleyen
Her cürmünü faş eyleyen, "al takke ver külah" olmuş.
Bir zamanlar biz bir
iken, nasıl bitti onca diken?
Gözde şimdi her biriken, muhataba ikrâh olmuş.
Bölünen kim, kimdir bölen? Var mı bunu doğru bilen?
Tan vaktini bekleyen ben; heyhât! Ele sabah olmuş.
Zâkir dalmış tefekküre, dua düşmüş her zikire
Mazlum mahzun bakıp kire, sığınağı Allah olmuş.
Uyanın Ey Ehli Kubur! Kalplerdeki kanserli ur!
Çehresinde kibir, gurur; iblis derde cerrah olmuş!
Dert akıyor her dereden, manzara bu pencereden
Kurtulsam şu cendereden, bir de baksam salâh olmuş.
Mecit AKTÜRK