DERT YANACAĞINA …
“Bismillâh her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız.
Bil ey nefsim! Şu mübârek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün
mevcudâtın lisân-ı haliyle vird-i zebânıdır.
Bismillâh ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket
olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki:
Bedevî Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabîle
reisinin ismini alsın ve himâyesine girsin -tâ şakîlerin şerrinden kurtulup,
hâcâtını tedârik edebilsin. Yoksa, tek başıyla, hadsiz düşman ve ihtiyacâtına
karşı perişan olacaktır.”Sözler.
Dert yanacağına bakınıp sağa, sola
Bismillah diyerek çık bakalım bir yola
Alın terin aksın; heyben, helalden dola
__Yeter ki; sende olsun, halisane ihlâs
__Yontulur, inceltilir… Kalem olur kalas.
Resulullah
(sav) zamanında Peygamberimizin (sav) yanına biri geliyor
-İhtiyacım
var bana yardım eder misin? diyor.
Peygamberimiz
(sav) adamın durumuna bakıyor, gayet sağlıklı...
-Hiç
paran var mı?” diye soruyor.
Adam
bir miktar parasının olduğunu söylüyor, Peygamberimiz (sav) de:
-O
parayla bir ip ve balta al sonra git filan yerden odun topla, getir, sat diyor.
Sahabe
sözünü dinliyor, odunları getirip satıyor, bir müddet sonra o zat
Resullullah’ın huzuruna gelip;
-Şu
kadar para kazandım diyor.
Peygamberimiz
(sav) şöyle buyuruyor:
“-Kişinin
yediği en helâl lokma elinin emeğinden yediği lokmadır.”
“Omuzdan at ipi odun taşı pazardan”*
Oku, üfle ki Allah korusun nazardan
Gidenler gitti de ne getirdi mezardan?
__Yeter ki; sende olsun, halisane ihlâs
__Yontulur, inceltilir… Kalem olur kalas.
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz
sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur.
Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin
çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o
da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz
sürüden sorumlusunuz.”
Belli ki nasıl geldik, öyle gideceğiz
Madem “çobanız”* sürümüzü güdeceğiz
Üstümüze düşmeyen işi nideceğiz
__Yeter ki; sende olsun, halisane ihlâs
__Yontulur, inceltilir… Kalem olur kalas.
* Buhârî, Müslim,
Ebû Dâvûd, İmâret 1, 13; Tirmizî
Ebu
Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen kudsi bir hadis-i şerifte Allah-u Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
“Ben kulumun bana olan zannı üzereyim. O
beni zikrettiği zaman onunla beraberim. O beni kendi nefsinde zikrederse, ben
onu kendi nefsimde zikrederim. O beni bir toplulukta zikrederse, ben onu ondan
daha hayırlı bir toplulukta zikrederim. O bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir
kulaç yaklaşırım. O bana bir kulaç yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O
bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim.”
Yağmur, çamur demeyip engeller aşarak
Karşılıksız sevgi ile dolup taşarak
Sana gelene sen de git; hem de, koşarak
__Yeter ki; sende olsun, halisane ihlâs
__Yontulur, inceltilir… Kalem olur kalas.
Cenâb-ı
Hak bütün insanları müşterek özelliklerle yarattığı gibi, her bir insanı da
sadece kendisine mahsus olan ayrı ayrı özelliklerle de donatmıştır. Meselâ her
bir insanın yüzünün şekli sadece kendisine mahsustur ve kimseye benzemez.
Ayrıca her bir insanın parmak izleri ve sesleri de ayrı ayrıdır, kimseye tam
tamına benzemez. Bütün bunlar Yaratanın istediği gibi tasarruf ettiğine,
ilminin ve kudretinin nihayetsiz olduğuna delildir.
Her
bir insan, ayrı siması, kendine mahsus ses tonu, parmak izi, bir tek saç
teline, hatta hücrelerine, moleküllerine varıncaya kadar şahsına münhasırdır,
yani emsalsizdir, hiç kimseye benzemeyecek özelliklerle yaratılmıştır. Bunların
yanında huy, karakter, zekâ vs. gibi manevî yönden de benzersiz olarak
yaratılmıştır. Kısaca, her bir insan apayrı bir kitap gibidir, eşi olmayan
yepyeni bir eserdir.
Söylerken sözü Halil, kendine söyler hep
Kafalar farklı farklı, olmaz ki tek bir kep
İster kabulüm de al kullan, istersen tep
__Yeter ki; sende olsun, halisane ihlâs
__Yontulur, inceltilir… Kalem olur kalas.