İstanbul!
Soluğumu kesme kızıl saçlarında
Gözü kara yürek kıvrımlarım
Barakalar dolusu ten yırtığı
Sümüklü çocuklar/
Ben ellerimi güneşe sardım
Gelin avuç doluma!
Can yamalarıma
Kimsesizliğime…
Bu vapur;
Kan simidi
Göveren acılara
Martı gülüşlerine
Kediler sahil boyu
Angut yalnızlıklar
Umurlarına gömülüyor
Kızıl tenli kadınlar…
Acım!
Sahile vurmuş
Can çekişir zaman
Mezura boylarında
Hamsi akını/
İki kalpli balıkçı
Biri ağzında denizin
Diğeri yanağında
Tencerede hüzün
Akşam edasında…
“Yaralar sebepsiz
Sepetler yengeç
Gönül tıkalı/
An yakışlarına…”
Sevmek!
Hiç şarkısı
Karşı liman duldasından
Katlanmak;
Elleri dirgen soluklara
Söz arası bakışlara
Sürgüne vira/
Cam hayaletler
Karın beni kumluğa
Bahar yok kırlangıç
Uçma terimde/
Nisyan yollarına
Teneke bas yağmurun gözüne
Gözüne…
Özüne inemedikten sonra…