Başımdan Geçenleri Yazıyorum
Günümüzün birçok kalem ustası
yazmaya ilk başladığı zamanlarda şiir ile merhaba demiştir edebiyat dünyasına.
Daha sonra öyküye, romana, denemeye de zaman ayırmışlar ve bu dallarda da değerli
eserler ortaya koymuşlardır. Hani der ya bir büyüğümüz ''Türkiye de her üç kişiden
dördü şairdir.'' diye. Kısmen doğrudur da bu tez. Bir bakarsınız komşunuz olan
yetmişlik İsmail amca bile şiir yazmıştır, bir bakarsınız babaanneniz size hiç
duymadığınız bir maniyi söyler, bir bakarsınız amcanız duygulu bir şiir okur
hiç duymadığınız. Onların çoğu yazdığı kitaplara girmemiştir, ama inanın birçok
kitabı olup da şairim diye geçinenlerden daha naif ve güzeldir yazdıkları.
Duygulu insanlar yurdudur memleketimiz aslında; duygulu ve bir o kadar da
sevecen. Dünyanın en güzel tabiatlarından birini Allah cc bizlere armağan etmiştir.
Şiir çok özel bir edebiyat sahasıdır ve derler ki ''Başka dillerde yazılan şiirler
insanın ana diline zor çevrilir.''
Burada affınıza sığınarak kitaplara girmemiş benim de yakından tanıdığım babamın
ve benim de kadim dostum Mehmet Ali amcanın bir şiirini örnek vermek istiyorum
kısacık. Karısı Kezban Yengeye yazmıştı. İkisi de rahmetli oldular bir sene ara
ile...
MELEK HANIM
Kezban'ımın melek koydum adını
O dünyanın en iyi kadını
Az yer çok çalışır her işe çabuk alışır Melek hanım...
Senden evvel ölmek için Allah'a dua ederim
Kırkımı yap da hemen sen de gel derim
Evlatlarımız hayırlı sana bakar
İnsanlara dünya da bu kadar ömür yeter
İşte ben gidiyorum biraz da oraya alışalım
İnşallah cennet de buluşalım Melek hanım...
ŞAİR: Mehmet Ali ŞEPİTÇİ
NOT: Daha da uzundu ama aklımda kalan dizeleri naçizane bunlar...
On sekizli yaşlardan beri hasbelkader bir şeyler karalıyoruz kendi gücümüz ve
yeteneğimiz ölçüsünde. Herkesin yazmaya ve okumaya başlamasının bir öyküsü ve
geçerli bir nedeni vardır mutlaka. Yirminci yüzyılın başında bu işleri yapan
günümüzün büyük yazarları da belki tesadüfen, belki de bilinçli olarak bu işe
girmişlerdir. Edebiyatın kesinlikle sabır gerektiren bir iş olduğu gerçeğini
inkâr edemeyiz asla. Bu yazarların hiç biri şöhret basamaklarını çarçabuk çıkmayı
ve tanınmış olmayı hemen elde etmiş insanlar değildir, bu zaman içerisinde olmuş
bir olaydır. Aziz Nesin ilk öykü kitabını elliye yakın yaşlarda bastırmıştır.
Daha sonra İtalya'da iki kere büyük ödül almıştır mizahi öykü dalında. Bu örnekler
çoğaltılabilir daha da. Birçoğu ceza evi görmüş ve türlü maddi ve manevi sıkıntılar
çekmişlerdir.
Birçok öykücünün öykülerinde anlattıkları aslında kendileridir. Belki bazılarını
başka başka isimler koyarak anlatırlar, bazen kendileri ile dalga geçerler ki
çok önemli bir olgudur aslında insanın kendi ile dalga geçebilmesi, herkesin başaramadığı
bir olgu. İlk aklıma gelen örnek Aziz Nesin'in tesadüfen girdiği bir açık artırmada
bir avizeyi satın almasını anlatan öyküsüdür ki o zaman çok gülmüştüm bu
öyküye. Sait Faik'de, Muzaffer İzgü'de, Ömer Seyfettin'de, Rıfat Ilgaz'da,
Sabahattin Ali ve diğer tanınmış öykücülerde çoğu zaman yaşadıklarını aktarırlar
okuyucularına.
Ben de çoğu zaman yaşadıklarımı yazıyorum öykülerimde ve denemelerimde. Mizah ağırlıklı
yazdığım da öykülerimi zahmet edip okuyan arkadaşlarım tarafından az çok
bilinir. Ne yapalım işte biz de yoksulluğun, acıların, savaşların, alçaklıkların,
vatan hainliklerinin olduğu bir dünyada, yaşadıklarımıza ve diğer insanlara
mizahi bir pencereden bakmaya çalışıyoruz diyelim, yazarken kafamız bu yönde
çalışıyor.
Dört senedir düzenli olarak öykü ve deneme yazdığımı söylesem şaşırmayın. Bu iş
ziyadesi ile mutlu ediyor beni ve zaman zaman dönüp dönüp okuyorum neler yazmışım
hangi tarihte diye. Lise yıllarında hiç bir kompozisyon sınavından geçer not
alamamış biri olarak çok fazla değil ama kendim ile azıcık gurur duymuyor da değilim
ve sürekli şunu telkin ediyorum kendime ''Ahmet daha iyilerini yazabilirsin.''
O umut hep içimiz de olmalı...
Öykü yazan ve yazmaya çalışan genç arkadaşlara da şunları söyleyebilirim.
Yazacakları öyküler birebir yaşadıkları da olabilir ya da bir konuşma, toplantı
esnasında anlatılanlar da olabilir. Burada kendi zekâ ve bilgi düzeylerini de
katarak yeni bir öykü oluştururlar. Parça parça edinilen bilgiler bir bütün
olarak bir öyküde bir araya da getirilir ve kayda değer bir eser çıkabilir çoğu
zaman. Kendi saflıklarınızı, salaklıklarınızı da yazın korkmayın, sizden daha
salak kimler kimler var bir duysanız inanamazsınız. İnsanın kendisi ile dalga
geçmesi zaman zaman iyidir, herkes başaramaz bunu. Tutarsınız başka bir isim
koyarsınız olayın kahramanına olur biter. Bir olay yaşamışsınızdır bir yerde
onun benzeri bir olayı da başka bir yerde yaşamışsınızdır, ikisini bir hikayede bir araya getirirsiniz dişe dokunur bir öykü çıkar ortaya, artık orada A şehrinin
ya da B şehrinin ismi önemli değildir sizin olayı etkili bir biçimde hikaye
etmenizdir burada okuyucunun dikkat edeceği kısım. Hele bir kalemi elinize alın,
iyi mi kötü mü demeden yazmaya başlayın. Yazdıkça ve yazdıklarınız çoğaldıkça
siz de kendinize hayret edeceksiniz bir zaman gelecek ''Meğerse ne çok yazacak
konu ve olay varmış yaşamımda.'' diyeceksiniz. Hepinize en derin sevgi ve saygılar
yine...
(
Başımdan Geçenleri Yazıyorum başlıklı yazı
AhmetZeytinci tarafından
29.05.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.