Kağıttan
uçak ve gemi yaptığımız zamanlardı
sokak lambaları daha hava kararmadan yanardı
kağıttan uçak bu F-16'ya benzemez
babaannemin baş örtüsüne acil iniş yaptığı zaman
azıcık kızsa bile
vay Sadiye Gelin dedik mi
bir iki tatlı söz yanağından bir makas hemen kanardı...
iki katlı müstakil evlerdi
çoğu zaman sokakları dolduran güzellikler
çocuk oyunu diye, çocuk diye bir varlık vardı
şimdilerde sokaklarda rastlayamadığımız
belki cebimiz dardı, yamalı pantolonlarımız vardı
ama yine de o komşu kızları hem bacımız hem yârdı...
sana yağına samsun sigarasına kuyruğa girer
doğal gazın sadece adını duyardık
tüp gaz kuyruklarında içimizden yüze kadar sayar
askeri vesayet altında her şeye uyardık
liderdi tüp gaz o yıllarda
tıpkı Karadeniz Fırtınası Trabzonspor gibi
haydi oğlum vur şişeye görünsün dibi
bu nasıl iş hâlâ anlamadım
önce sağlığa içiyoruz
sonra sızıyoruz, bayılıyoruz, midemiz bozuluyor
bakıyoruz başımızda doktorlar...
telefon bağlatmak için iki yıl bekleyenler
daha telefon bağlanmadan dayanamayıp kalbi tekleyenler...
radyoda bir Zeki Müren klasiği
''Gözünüz yolda kulağınız bende olsun
benim güzel şoför kardeşlerim.''
Hey dergisinden mektup arkadaşlığı
maksat İngilizcemiz gelişsin
Hello Wellcome
hele bir gelsinler Türkiye'ye o güzelim esmer sarışın kızlar
alır götürürsün Sultan Ahmet, Topkapı
Marmaris, Bodrum gezdir gezdir dur
sonra dönerlerken yüreğimiz nasıl sızlar...
ah be güzelim yıllar alıp götürdünüz beni
ne de güzeldi yaşananlar...