buhrandır bazen ömür gül doldurup çürüyen yanlarına serinlersin, keza rüzgarı da öldürüp bir zaman sonra...
adrese gelmeyen hüzünler bilmez nere doğru, neden eğri. hiç bir maharetim yokmuş aslında da dersin bahar dalları misali aşk olup yaprak yaprak gergeflere sevdayı işlemelerde. ama inan düşünmüşlüğüm olmuştur da inanmasam da ömürlüklerine ahım ve vahım aralarında.
affederim ben hep sana gelmiş ve bulamamışım da önünde kalakalmışım misali faili çoktan meçhul kapı zillerini de, yeminle, hala...
ne çok boş ver demişimdir kim bilir as erguvangülüşlerini pencere kenarlarına demek isterken Kartal üstünden süzülüp Kız kulesi açıklarında denize vuran o yaralı martıya.
bir garip çobanım ben aslında, kendine fakir. çıkınım da üç beş cümle, ki çoğunda kızıl karınca izi. tabanım köz. yüreğim köz. hep... hep yaşadığım yazdığım meçhullüğüme önsöz ki sebebim hep bundan.
yaşam sayıp asıldım eteğine İstanbul denilenin kendimce ama, on dördümde sevmeye başladığımdan mıdır bilmem " anam " diyen türkülerini sazların iflah olmazlığım belki de bundan...
gözlerimde hep bir yağmur. sıcak ve hüzünlü. hala. olur ya, ölmek de var bir gün ve o gün hüzzam hasretlere sarın kendimi martıdan sayıp, çığlığımı duyura masam da insan, insan ve insanlara...
( Yaralı Martı başlıklı yazı HimmetAYGÜT tarafından 10.06.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.