Cümlelerle
Yıllardır şiirler kaleme aldım, belli kalıpların dışında. Başkasına benzemeyecek anlatımla bir şiiri tek kitapta sunma yoluna giderek, kendimce bir yol tutturdum. Bu alışkanlığı yıllardır sürdürterek, özgün olan şiirleri tek kitapla okura sunma çabamızı sürdürdük. Elinizdeki şiir, istenirse tiyatro eseridir, istenirse bir hikâyedir istenirse hayatımızın romanıdır.
Belki kimine göre fikir eseridir. Kimine göre hasta bir insanın sayıklamalarıdır. Belki de “Hay Aynen” akıl hastanesine yatırılması gereken çemberi kırmış zararlı bir insanın toplumdan izole edilmesi gereken durumda eline kalem alarak insanları isyana teşvik eden sakıncalı eseridir. Tüm anlatılanları yaşayan biri sıfatıyla toplum nasıl görürse öyle kabullenen olarak içimde ukdesi kalsın istemedim, kelebeklerin, kertenkelenin, ıslak toprağın, toprağın içindeki solucan-lar-ın ve kaya parçalarının.
Biz yazar ve sunarız içimizdekini. Okur nasıl değerlendirirse onu öyle kabulleniriz. Uzun soluklu şiir yolculuğumuzda “Hay Aynen” ismini verdiğimiz bu eserin güzellikleri sizin çirkinlikleri de bizimdir.
Yeni uzun soluklu şiirlerin geleneğimizde bir yol oluşturması temennisiyle
Mehmet Ali ABAKAY-25/11/1995 Diyarbekir



HAY AYNEN ŞİİRİ /Birinci Bölüm

Kelebekler yaşamaz kış mevsiminde öğrenmiştim bir sonbahar demi.
Anlatmıştı bir masalda nenem uzayan bir akşam deminde.
Nenelere ya babaanne denir ya anneanne şimdi
Annemin annesiydi benim nenem seksenine yakın
Kelebekleri sordum ağladığım bir gün sonrası
Anlatılanları unutmadım yaşım otuza yaklaştı

Ben on bir-on ikisinde çocuk
Tüm suçum akıllı olmak mıydı
Babamın aşhanesinde turistler
Öğretmenim konuştu kendileriyle
Ben rehber kılındım kendilerine

İz sürücü müydüm
Desebileydim onlara o zaman
Bana verilen koskocaman bir para
Beş lira ve avuç dolusu şeker
Atatürk’ün şaha kalkan resmi vardı para üzerinde
Küçük elimin içine zor sığan bir para
Ceplerimde rengarenk şekerler

Turiste hizmet döviz imiş
Ülke kalkınırmış
Bize turist gelince iyi imiş
Turist bacasız fabrikaymış
Turist para getirirmiş
Öyle anlattı öğretmenlerimiz bize

En iyi yemekleri onlara verdi babam
Etin kemiksizini
Buzun kocamanını sürahiye bıraktık
Kendimize yıkadığımız bardağı
Onlar için kuruladık
Peçetelere sardık masalarında
Babam şarap içmelerine karşı çıktı
O dem babamı bir daha sevdim
Şarap içirtmedi o turistlere

Yemekti yesinler insandılar
Israr edince onlar
Babam başka lokanta gösterdi kendilerine
No no bildiğimiz kelimeydi
Hello bildiğimiz kelimeydi
Thank you bildiğimiz kelimeydi
Please bildiğimiz kelimeydi
Fakat bilmediklerimiz vardı

I love you öğrendiğimizdi, okulda
Sevdiğimizi gavurca telaffuzdu
Bilmezdik bu günleri
Bildik sonunda
Bildik
Hay aynen

Kelebekler üşürmüş ondandır yaşamazmış öyle aklımda kaldı.
Benim sana dair kelebek kanatlarındaki yolculuğumda
Anlatılacak hikâyelerim var.
Benim sana diyecek sözlerim var
Bu yolculuğumda açılmamış sayfalarından kitabın.

Kar yağınca ısınır toprağın altı
Yaz mevsiminde serindir gömülen ceset
Niçin böyle yazdığımı sorma notlarımdandır dinlediğim.

İşte o turistler geldi ilçeme
İlçem daha üç bin kelle
Tabelasında öyle yazıyordu
Öğretmen öğretmişti İngiliz lisanıyla
Ondandır unutmamam
Keşke unutsaydım
Yazmaydım
Yaşamamış olaydım.

Kelebekleri kaçırdığını o gözlerimle gördüm
File ile kelebek kovalayanları gördüm
Dili bize benzemeyen adamlar gördüm
Kısa donluydular, keçi sakallıydılar
Başlarında fotur şapkalar vardı.

Bilmiyordum ben bunları sonradan öğrendim
Tanıklığıma şahit bulamadım ondandır acziyetim
Ne olur affedin keşke şahidim olsaydı suçlanmasaydım.
Ondandır kelebekleri sevmem biliyor musunuz
Ah ihanet ettik para pul için öldürdük onları
Nadide koleksiyonlara girdiler
Kurutuldular onlar birer birer

Adamalar kelebek mi yer
Bilirdik solucan yediklerini
Çekirge kızarttıklarını
Kurbağa bacağını ve salyangozu
Yılanı derisinden soyduklarını
Köpek eti yediklerini
Domuzdan çok hoşlandıklarını
Kovalıyorlardı kertenkeleyi
Gözlerimle gördüm onları
Kertenkele bu kaçıyordu elleri fileli adamlardan
Bir kadın utanmazdı, küfrediyordu ardı sıra
Yorunca kertenkele onları ben sevindim aklımca
Ellerimde şekerleri vardı
Çocuktum ah keşke yalamasaydım şekerlerini
Dişlerimin çürüklüğünü hatırlayınca arada bir
Lanet okuyuşum ondandır adlarını anışım ondandır
Yakalanmayan kertenkele kaçan Kızılderili’ydi gözlerinde
Muhakkak bulmalıydılar derisi kızıl kertenkeleyi
Kendime kızışım sevinçle yıkıştı içimde
Kertenkele yormuştu onları dakikalarca
Keşke girseydi yarıkların içine
Ah kertenkele
(Sürecek)
( Hay Aynen Şiir Birinci Bölüm başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 16.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu