Adam, cennetin cehennemin ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Ona dediler ki, uzak bir ülkede yüksek bir dağ vardır. Bu dağda derin bir mağara… Öyle derindir ki bu mağara, yerin, bir insan için inilebilecek en derin yerine iner. Orada bir bilge yaşar. Cehennemi en iyi o bilir. Ve o dağ, öyle uludur öyle uludur ki, zirvesi, yerin bir insan için çıkılabilecek en yüksek yeridir. Orada da bir bilge yaşar. Cenneti en iyi bilen de odur.


Ve adam gitti uzak ülkeye. Buldu ulu dağı. Mağarasına girdi. Günlerce indi yerin içine. Ve en karanlık, en alçak yerde, bilgeyi buldu. Sordu ona, cehennem nedir? Bilge şöyle bir baktı karanlık gözlerle adama. Baktı. Cehennem nefsindir, dedi. Ve karanlığa sindi der demez, kayboldu gözden…

 

Adam cevabı düşünerek mağaradan çıkmaya koyuldu. Günlerce ilerledi yine. Ve çıktığında, birkaç gün dinlendikten sonra dağın eteklerinde, zirveye tırmanmaya başladı. Cehennemi anlayamamıştı. İnşallah cenneti anlarım, diyordu içinden. Günlerce tırmandı. Ve güneşe en yakın, en yüksek yerde, bilgeyi buldu. Sordu ona, cennet nedir? Bilge şöyle bir baktı adama ve dedi ona parlayan gözleriyle, cennet nefsindir. Ve ışıkta kayboldu.


Adam şaşkın, kalakaldı. Büyük bir hayal kırıklığı içindeydi. Bunca yolu bunun için mi aşmıştı. Anlayamadığı şeyleri duymak için. Neden sonra inmeye koyuldu zirveden. Dağın eteklerine yaklaştığında bir çobana rastladı. Selamlaştılar. Çoban, nereden geldiğini sordu yabancıya. O da anlattı hayal kırıklığını. Çoban elbette öyledir, dedi bilen gözlerle adama, neden anlamadın ki. Bilmez misin, küçükken bana babam söylemişti, ona da babası söylemiş, bu dağ nefsindir…


 

                               Adam doğduğunda, onu kaydeden nüfus memuru, seneler sonra, araya önemli adamlar koyarak, nikah memurluğuna geçmişti. Ve adamın nikahını da o kıyıp kaydetti. Ve bir süre sonra, emekliliği geldiği halde emekli olmayan nikah memurunu, nikah memurluğuna gelecek, daha önemli adamları olan, daha genç adaylara yer açmak için, tekrar nüfus memurluğuna atadılar. Bu yaşlı memuru, nüfus memurluğunda doğanları değil ölenleri kaydetme görevine verdiler. Ve böylece,  adam öldüğünde, onu kaydeden yine aynı memur oldu.



 

 

 

 

 

 

 

( Dağ Ve Kayıt Memuru başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 25.09.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.