çaya endamın düşmüş
ne yapsa boş ince belli
gözler yudum olup dökülmüş
bardak ellere tutunup üzülen
acıymış sıcakmış bir de demli
sanırım dudağından süzülen
bir tek bana böyle gizemli
kahvenin boşuna öfkesi
ne söylese hoş kulp takılan
sözler kırk hatıra bir köpüresi
bir anda alaşağı edilen
üç vakte mahkum fincan
bir söylenir garip telvesinden
çok uzaklardayken bu can
kağıda aklarım üşüşmüş
ne yazsan boş siyah kalem
güzler yaprak yaprak dökülmüş
sen ki hep kırılıp bükülen
bu yaşım tadı kaçan bir alem
yine sensin dalından sökülen
mısralarım rüzgara karışmış elem
kadehin laf, o kulak vermesi
zaten ortalık yerde endişe
özler desek yalan her busesi
bir yanda dibine küfredilen
şarkılara açılmış o şişe
güfteye besteye kahredilen
uçup gitse çoktan geçmişe
dr.süreyya burak önder