HAYATIN İÇİNDEKİ BİZ
Darası ağır kül rengi akşamlarda;zifiri karanlık çökünce gecenin en koyusuna,sararınca maviye çalan umutlar,gözümün ışığında iç sesim hiç durmadan konuşur benimle,uyuyamam,dalarım düşüncelere...
Bazı yaşadığımız duygular vardır ki anlatılamaz öyle birden bire,yazıya dökülemez,herkes kendi yaşadığını bilir kendi içinde.
Dışarıda kara kış,içimizde yine baharı bekleyen umutlar...
Her insan doğar,büyür yaşar ve en sonunda ölür.
Hayat kimilerine göre çok kısa,kimilerine göre uzundur.
Önemli olan hayatı nasıl ve ne şekilde yaşadığımızdır.
Hayatın anlamı;herkesin bakış açısına,seçimlerine,yaptıklarına,yapacaklarına ve yaşanılan zamana göre kişiden kişiye değişir.
"Hayat"doğumdan ölüme dek geçen süre,yaşam,ömürdür.Başka bir ifadeyle iki nefes arasına sıkıştırılmış zamandır.
İnsanoğlu doğumdan ölüme kadar hep bir şeylerin beklentisi içindedir.
Beklemek aynı zamanda ümit etmekle eş değerdir ve güzeldir.
Yaşadığımız bu hayatta yaşantımız süresince hepimizde mutlaka acı tatlı bir şeyler yaşarız,kimi zaman sevinir,kimi zaman da üzülürüz.
Doğarken bile ağlayarak acıyla doğarız ve acılarla büyürüz.
Hayatın doğası gereği acısız hayat yoktur.
Herkesin ne zaman,nerede ve nasıl olacağını bilmediği,bir su misali hızla akıp geçen sayılı kısacık bir ömrü var.
Yaşamın uzunluğundan ziyade;sağlıklı ve huzurlu bir şekilde,kimseye muhtaç olmadan,kimseleri kırmadan incitmeden geçirdiğin her anını güzelleştirerek iyi güzel yaşayabilmektir aslolan.
Sayılı olan bu yaşama herkes neler sığdırır bilemem ama biz hayatımıza önce sağlığımızla birlikte ailelerimizi,akrabaları,dostları,arkadaşları ve komşuları koyduk.
Daha sonra işimizle elde ettiklerimizle çok mutlu olduk.
Baktık ki mutluluk çok güzel bir şey,büyük mutlulukların küçücük sandığımız şeylerin içinde gizli olduğunu fark ettik.
Çoğu zaman eşle,dostlarla bir kahve,bir çay içeceğimiz fırsatı hep yarattık.
Bencil olmadık hiç bir zaman,empati yaptık her zaman.
Vicdanımızın sesini dinleyerek herkese karşı merhametli davranmaya gayret ettik ve büyük bir haz aldık.
Böyle bir felsefeyle yaşarken biz hayatı,sonraları okuduğum"Kavanoz ve İki Fincan Kahve" hikayesi deneyindeki taşların yerli yerine oturmasına gülümseyerek bakakaldım.
Allah izin verirse yine kaldığımız yerden hayata aynı şekilde birlikte devam ederiz inşallah!
Arada sırada şöyle bir dönüp bakınca mazimize;geride kalan ve düşlerimizde yaşatılan yaşadığımız çoğu güzel anılarımız,gönül odalarımızda halen ağırlanmaktalar tebessümler içinde.
14 aydır sıkıntılı ve zor bir hastalık süreci içindeyiz.
Bu öyle bir hastalık ki adeta bir savaş!
Bazen yeri geldiğinde hastalığın ismini telaffuz ederken bile öyle bir girdabın içine giriyorum ki,sanki o anlarda çok kötü bir rüyanın içindeymişim de uyanınca geçeceğini sanıyorum hep!
Her şeye rağmen bize armağan olarak sunulmuş bu hayatı,her ne kadar eskisi gibi olamasa da çoğu zamanımızı yine sevgimizden güç alarak güzel bir şekilde yaşamaya çalışıyoruz.
Aslında hayat hepimize sunulmuş güzel bir armağandır.
Şu üç günlük dünyada;hayatın anbean değerini bilmek,nimetlerini ise her dem görmek gerekir.
Üzmeyin,üzülmeyin
Gerçek sevgiyi yaşayın,yaşatın
Paylaşarak sevinçleri çoğaltın,acıları azaltın
Vicdanınızın sesini her zaman dinleyin
Merhametinizi hiç eksik etmeyin
İnsanlara verdiğiniz saygı,sevgi,değer aslında sizin kendinize verdiğiniz değerdir.
Yapılan kötülükleri,söylenen hoş olmayan sözleri yüreklerden silecek bir silgisi yoktur hayatın!
AYLA CERMEN TÜFEKÇİ