-"Merhaba iki bin on altı" dedim...
Seninle ilk şiir nasıl olmalı?
-Yeni doğdum bilemem dedi.
-Ömrün çok kısa ama.
-İncitmeyin o halde kıymetimi bilin.
Gider ayak ağabeyimi çok üzdünüz dün gece,
Neydi o kavgalar, kazalar, bir de şehitler varmış yine...
Bir an neredeyse keşke  doğmasaydım diyecektim.
Şu kısacık ömrümde bakalım neler göreceğim.

-Peki ilk şiiri sonra düşünürüz şimdi kısa bir sohbet edelim istersen
-Tabi ki neden olmasın...
-Senelerce senden evveldi ben çocuktum daha,
Küçük bir kasabada yaşardık çok şeyimiz yoktu ama,
Her şey toz pembe görünürdü gözüme.
-Bir çoğunuz öyle imişsiniz o zamanlar,
Ne dersin yine eskisi gibi olamaz mısınız?
-Benden evvelde savaşlar varmış,
Yine çocuklar, siviller, askerler ölürmüş
Hatta bir ara yine şimdiki gibi vatanımıza göz koymuşlar.
-Ben de duydum bunları
Sonra bir ulu önder ve milletinizin inancı kurtarmış sizi.
Atatürk demişsiniz o önderin adına.
-Sadece kurtarmak mı çok şeyler kazandırmış bu vatana.

-Sana bir şey söyleyeyim mi iki bin on altı:
Ben  halen umut varım.
Keşke bize yardım etsen de yine eskisi gibi birlik beraberlik içinde olsak.
Söz veriyorum  sen yardım edersen bir daha geçmişten konuşmayacağım.
-Bak şimdi çocuk aklımla konuşturacaksın beni,
Ben ne yapabilirim ki?  Her şey sizin elinizde
Ama şu kadarını söyleyebilirim "bir kıvılcımın ışığı sızıyor içime"
Ben de umut varım.
Ve iki bin on beş gibi mahzun veda etmek istemiyorum size.

-Ne yapmalıyız peki? Bari onu söyle
-Çok basit aslında
Umutsuz aşklarınız olmasın,
Seviyorum demekten korkmayın,
Sevip sayın bir birinizi,
Hani hep çocuklar ölmesin der durursunuz ya,
Sahip çıkın çocuklarınıza.
Sokak çocuklarına gereken ilgiyi  gösterin.
Doğayı, hayvanları sevin
Koruyun onları,
İhtirası frenleyin.
Sınırlarınıza sahip çıkın.
Gözünüz başka sınırlarda olmasın.
Dolandırıcıları, hırsızları, rüşvetçileri atın içinizden.
En önemlisi analarınızın kıymetini bilin göz yaşlarını dindirin.
Dünya biliyor bileğinizin gücünü,
Ama bu gücünüzü iyi  şeylere kullanın.

-İki bin on beş nerededir şimdi sence?
-Tıpkı diğerleri gibi tarihe gömüldü.
-Yani?
-Duymak istediğini söyleyeyim
Evet tarihin karanlığına gömüldü.
Bense güle oynaya gitmek istiyorum,
Giderken ışımak istiyorum.
Ardımdan kötü konuşulsun istemiyorum.
Tarihin karanlığına gömülmek değil melekler gibi gitmek istiyorum.

-Keşke insanlıkta senin gibi duyarlı olabilse.
-Ben ne yapabilirim ki?
Dedim ya bu sizin elinizde.
Değil mi ki doğdum yaşayacağım sizinle.
Yüreğim sizinle çarpacak, sizinle ağlayıp, sizinle güleceğim,
Ve üç yüz atmış beş gün sonra gideceğim.
Benim ihtiraslarım, tutkularım olamaz.
Olsa olsa sevincim, üzüntüm olur.
Bunları da siz vereceksiniz bana.
Kötülüklerden, günahlardan arındırın beni.
Bizden tarihler boyu gidenler hep bunu düşledi.

-Bizimde düşlerimiz sizin gibi aslında,
Gerçekleştiremediğimiz düşlerimiz.
Ama hep yalan yere savunuruz kendimizi.
İtiraflarımız bile yalandır çoğunlukla.
Ama dedim ya halen umut varım.
Bu yıl güneş daha  fazla parlayacak.
Ya güneşe gömüleceğiz,
Ya da güneşe...

31.12.2015 Saat 10.05
Batıkent-Ankara
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Bugünden Yarına Bir Hayal İşte başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 31.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu