Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 11
Ocak 2016
…………
Saygıdeğer okurlarım; Bizler öğretmenlerimizin birer eseriysek, hakkın rahmetine kavuşan değerli öğretmenlerimiz için bir kaç satır kalıcı sözler yazmalıyız diye düşündüm. Bu düşünce içerisinde yola çıkarak, aşağıdaki mısraları kaleme aldım.
Güle güle Bilge Hocam;
Seni 09 Ocak 2016 Cumartesi günü
dualarla andık. İnşallah bütün dualarımız kabul olur. Sevgili hocam, seni çocukluğumda kaybettim. Fakat yarım asırdır hayalimde bir
çiçek gibi besliyordum. Geç buldum, çabuk yitirdim. Artık telefonda sesinizi
duyamayacağım. Ancak, Oğuzeli Otaokulunda, koridorda yürümeni, sınıfa girmeni,
elinde beyaz tebeşirle karatahtada
matematik dersi anlatmanı, Rahmetli babam Halaf Ayaz ile konuşmanı, Ahmetin
gözlüğünü ben alacağım, kırtasiye parasıda bende dediğini hatırlayacağım. On Kasım haftasında “Babanız Atatürk” İsimli
bir kitapla sınıfa girmiştin. O kitabı bana okutup, sınıf arkadaşlarımmla beni dinlerken hatırlayacağım . Sen Hakka
yürüdün, ebedi yolculuktan dönmeyeceksin. Nur içinde yatasın diyorum. Seni, 21
Ocak 2014 tarihinde Güneş Gazetesine yazdığım “Nedim Matematik Hocasını Arıyor”
başlığı altında yazdığım yazı ile bulmuştum. Şimdi aynı yazıyı sevenlerle
paylaşmak için aşağıya alıyorum.
“Asıl adını
yazmayacağım. Göbek adı Nedim olan bu çocuğun gözleri radar gibi
çok uzakları görürdü. Ne olduysa bir gün gözlerinde bir titreşim
sonucu, gözleri olduğu gibi kapandı ve önünü göremez oldu. 1950 yıllarının
başıydı. Doktor yoktur. Nedimin gözleri ancak karı koca ilaçlarıyla tedavi görüyor.
Geçen zaman içinde gözleri önünü görecek kadar açıldı ama, Nedim olarak bilinen
adı, bu defa Kör nedim oldu. Kör Nedim’in babası ve dedesi kasap
olduğundan bir torba aşıkları var. Bir torba da güllesi var. Ayrıca evde
iskambil kağıtları da var. Arkadaşları ölesiye aşık, gülle oyunları oynarken,
Kör Nedim hangi duygulara kapıldı da, bunların hiç birisine bakmaz oldu. Ancak,
camide eğitmen tarafından okutulan ağabeylerinin ders çalışmalarını bir
hayranlıkla seyreder. Bunlardan Burhan Özdemir’in sesli olarak okuyup ders
çalışması, Nedime çok büyük bir iş başarmış gibi geliyor. Onlara bin bir
hevesle baktı, baktı, baktı.
Bir gün Mehmet Kont
Ağabeyinde dörtte birisi kullanılmış, üzerinde balık resmi olan bir kurşun
kalemi parasıyla satın almak istedi. Ağabeyi o kaleme 5 kuruş dedi. Nedim
5 kuruşu cebinden çıkardı vermek üzereyken, ağabeyi sonra dedi. Nedim bir
gün sonra yine Mehmet Ağabeyine uğradığında, Bu defa 1o kuruş dedi. Mehmet
Ağabeyi her gün geçtikçe kalemin fiyatını artırıyor. Kalemin fiyatını 50 kuruşa
çıkardı. Nedim yine kabul edince Mehmet Ağabeyi çantasından çıkardığı
kullanılmamış bir kalemi açacakla açtı ve Nedime verdi. Nedim her halde 100
kuruş ister diye düşünerek borcunu sorunca, Mehmet KONT Ağabeyi haydi tamam. Bu
kalem sana hediyem olsun dedi. Kalemin fiyatı 2;5 kuruş imiş. Nedim koşarak eve
geldi ama bu defa yazacak kağıt yoktur. Tütün kağıtlarından bir tane bulup,
kağıdı gelişi güzel karalamaya başladı.
Geçen zaman içinde Köye ilk
okul yapıldı ve Kör Nedim ilk okula başladı başlamaya ama, Karatahtayı gözleri
göremiyor. Yine diyelim geçen zaman içinde okulu pekiyi dereceyle bitirdi. O
tarihlerde İlkokulu pekiyi dereceyle bitirenler askeri okullar başta olmak
üzere, bir çok devlet yatılı okullarına, sağlık muayenesinden geçtikten sonra
sınavsız alınıyorlardı. Fakat Nedime bu kapıların hepsi de kapalıydı. Aradan
bir iki yıl geçtikten sonra Nedim, ilk okulu kendisinden bir yıl önce bitiren
ve kendisinden birkaç yaş büyük olan arkadaşı Zeki’yi ağabeyi olarak gösterdi
ve Oğuzeli Orta okuluna kaydını yaptırdı. Fakat Nedim karatahtayı yine
göremiyor. Babası bir göz doktoruna göz muayenesini yaptırıp bir gözlük
yazdırdı. Nedim’i babası gözlükçüye götürdüğünde, gözlükçü gözlüğün fiyatına 60
TL deyince, Nedimin babası, “Ben bu 60 TL yi nereden bulurum, kimden
isteyebilirim diyerek, Nedimi okuldan almaya karar verdi. Okulda
matematik öğretmeni ve müdür yardımcısı Bilge ERSOY, Nedim’in babasına şöyle
seslendi. “Amca şimdi beni dinler misiniz. ? Ben matematik yazılısı yapıyorum,
bu görmeyen gözle Nedim 8 den aşağı not almıyor. Nedimin gözlüğünü ben
alacağım. Orta okulu bitirinceye kadar bütün kırtasiye giderlerini ve ev
kirasını ben karşılayacağım. Sen bu çocuğu bana ver” deyince, “Kendi kendine
şöyle mırıldandı, “Aradığın gücü kendinde bulamıyorsan, başkalarının gücüne
güvenme” dedikten sonra Nedimin babası “Kızım ya senin tayinin çıkarsa” dedi.
Bilge ERSOY Hoca “Amca okulun bu ikinci senesi. Okul yeni açıldı. Ben
müdür beyle nişanlandım. Hem de okulun müdür yardımcısıyım. Ben istemedikçe,
benim tayinim çıkmaz” dediyse de, Nedim’in babasını bir türlü ikna edemedi.
Babası Nedim’i alıp köyüne getirdi. Fakat Nedimin gözlerine kara tahtayı
görmeye gözlük de yeterli olmuyordu. Çünkü bir yıl sonra Gaziantep Lisesinin
orta kısmına devam ettiğinde de, gözlük yetersiz kalmıştı. Fakat okuma
ateşi bir türlü sönmeyen kor.Bu kor bir türlü sönmek bilmiyordu. Nedim, Ders
kitaplarını alıp yarışa girecek bir öğrenciymiş gibi, ders çalışıp, okul
bitirme sınavlarına, okul dışından girdi. Orta okulu ve liseyi okul
dışından bitirerek, memurluk sınavlarına katılıp, memurluğu kazandı,
idareci oldu. Dahası, ülkenin bilinen bir şairi ve araştırmacı, gazeteci yazarı
oldu. Adı ülkenin en büyük ansiklopedilerine girdi. Okumaya ve ağaç
dikmeye doyum olmaz diyen zat’ı muhterem, üniversite okumadığına bin pişmen.
Şimdi hala Kör Nedim, Bilge ERSOY matematik Öğretmenini arıyor. Nedim çok
düşünüyor. Bu genç kızın Nedimden beklentisi nedir. Bu çocuğun üzerinde bu genç
eğitimci, niçin bu kadar durdu. Kör Nedim bir türlü bu Trabzonlu, genç
eğitimciyi unutamıyor. Her zaman aramaya devam ediyor. İnternete giriyor,
soruyor. Acaba ülke adına Kör Nedimden, bir beklentisi mi vardı diye düşünüyor.
Bilemiyorum diyor. Günümüzde de fakir bir köylünün çocuğuna değer veren bir
eğitimci çıkar mı diyor. İnşallah bir yerde Bilge ERSOY Hocasının izine rastlar
da, torununun adını “Bilge” koyduğunu söyler ve elini öper derken aklıma,
Mehmet Şevket İSPİR geldi. Nedimin 50 yıldan beri bulamadığı arkadaşı Hayri
Bükü O buldu. Bilge Ersoy’u da
bulabilir. Çünkü onunda öğretmeniydi.” Demiştim. Seni bulduk ve ebedi yolculuğa
yolladık. Mekanın cennet olsun Bilge Hocam.