Tek kişilik bir hayatın içindeyim
Lambaların hafifletilmiş ışıkları soluk duvarlarda gölgemi emziriyor
Ruhum bir amele bu huysuz gecede, yorulup yığılmıyor oturduğum sedirde
Tek ayak izi yok benimkilerden başka, bu bezgin ve yaşlı halının üzerinde ...
Masada, cam bir vazoda
Ne zaman ve kimden geldiğini bile hatırlamadığım kuru güller var
Onlar da benim gibi bezmiş ulu orta
Parmaklarımı kütletiyorum yankılanan odamda azad oluyor sesi
Gecenin içinde sessizliğin ''h/iç'' sesi ...
Bir ara, acıktığım geliyor aklıma
Tek başına duyacağım o ekmek ve çay kokusu büküveriyor midemin gurultusunu
En son kaşık sesleriyle şenlenmiş bir sofrada ne zaman yemek yedim,
hatırlamıyorum ...
Her şeyde bir yorgunluk , bezmişlik
Bitmesin diye sigara bile içmiyorum
Çalmayan telefonumla göz göze geliyorum arada
Arada demleniyor gözlerim varlığı hiçbir işe yaramayan şu tahta kapıda ...
Artık varlığı bile anlam taşımayan insanların cenazeleri kalkıyor içimden
Üstüme basıyor çıplak ve soğuk ayakları
Annem gidiyor önden emdiğim sütün kokusunu burnumdan getiren...
Ardından babam,
içimdeki hevesi zamansız bitiren !...
Bahçedeki taş merdivenin üzerinde bir kedi uzanmış
Körpe sesler dillendiriyor usul usul
Bir anda kopuveriyor yalnızlığım orta yerinden
Perdenin ucundan izliyorum ürkütmeden
Rahatlığını kıskanıyorum
Durulanıyorum gözyaşımda
Ve biliyorum
bir gün aynı rahatlığı ancak bir mezar taşında bulacağımı ...
Sığmıyor içim içime
oysa derin bir boşluk var içimde cümle aleme yeter de artar bile
Şimdi bir soru sorsam kendime
kendim de cevap vermem kendime ...
Bağlamışım kollarımı
mil çekmişim dudaklarıma
gözlerimi bir resimde öldürmüşüm
Başımda bir ağrı yaşadığıma tek delil
En son güldüğüm fotoğraf asılı tam karşımdaki duvarda
Gücü yetse söküp atacak sırtından suretimi
Hapsolduğu çerçeveyi kesip, tam canımın orta yerine batacak !...
Ay kucaklamış geceyi
yıldızlar girmiş kol kola
Katran bir çarşafa dolanmış hayallerim
Hangisi ölü hangisi sağ bilmediğim ....
Bu keskin rutubet kokusu altında çürüyor umutlarım
Durmuyor zaman en aciz kaldığım yerde
Tek kişilik bir hayatın içindeyim, kalbimin sesini duyuyorum derinlerden ...
Kendime inkar ettiklerim direniyor aklımda
Aklım dipsiz bir kuyuda can çekişiyor
En son duyduğum kokuya sarılmışım
Darılmışım gelmişine geçmişime !
Omuzlarımda ağırlığı hayatımın
Çökmüşüm içime
bin parça olmuş duygularım !
Ölmek ikinci bir kapı direnişime , bir çıkış, bir umut, bir heves ...
Ah diyorum sıyrılsa da ruhum bedenimden
çürüse şu beni sıkan et kafes
Tek kişilik bir hayatın içindeyim
Sımsıkı dişlerim
Yüzümde Eski bakışların kiri, içime ağlıyorum çaresiz , sessiz ve mahçup ...
Yok oluşum malumudur acılarımın.
Döktüğüm yaşlar sadakasıdır kirpiğime sığınmış uykularımın
Varlığım bir hiçtir bu soğuk odanın karnında
yok oluşum müjde sırrını kaybetmiş aynalara ...
Tek kişilik bir hayatın içindeyim, tek nefese aç
Kanıyor yaralarım
Bir dost eline muhtaç ...