İnsan Makro-Cosmos’un (Kâinat denilen bütünün bir parçası ve modülüdür.
İnsan, adeta Micro Cosmos olarak bütünü yani Macro Cosmostaki ilahi birliği temsil eden ayrılmaz kopmaz bir parçadır.Kainatta ne varsa insanda mevcuttur.
Bu yüzden Hazreti Ali şöyle demiştir;
Kendine iyi bak,sen alemin özüsün,Bütün bir varlık lar aleminin gözbebeğisin.
Yüce Allah,bir kutsi hadiste ;
“Ben gizli bir hazineydim,bilinmemi istedim ademi yarattım.”buyuruyor.
Allahu Teala alem aynasında esma ve sıfatlarını,adem aynasında ise zatını seyreder.
Nitekim aşağıdaki ayetler adem denilen yokluk aynasını yani insanı en yüce burca yüceltir
mahiyettedir;
-Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.Bakara-30-
-Ademi yarattığımda ona ruhumdan ruh üfledim.Bakara-32
-İnsanı en güzel surette yarattım.
Alemlerin Rabbi olan yüce Allah,ademe yarattığında ona ruhundan ruh üflemiş,onu kendisine halife olarak seçmiş,ebediyet yolunu açmış,Eşrefi mahlukat olarak yaratmış,kainattaki bir çok gölgevarlıktan üstün kılmıştır.
Ayrıca,yüce Allah (C.C. bir kutsi hadiste şöyle buyurmuştur
Beni ne yerim nede göğüm aldı ancak mümin kulumun kalbine sığdım..
Bütün bu payelere rağmen,bizlerde kainattaki tüm canlılar gibi aciz birer kuluz.
Yaratılmış olmamız bunun en büyük delili.
Yaratmak,öldürmek ve diriltmek yalnızca Allah’a mahsus bir ilahi güçtür.Kul,bütün bu doğa üstü olaylarda ancak bir vasıta,bir vesile olabilir.İnsan,ezeli olmamasına rağmen ebedi yaşam şansı verilen ve Kainatta hayat süren gölge varlıkların bir çoğundan üstün yaratılmış canlı bir varlıktır.
Alemin yaratılışında insan adıyla anılan bir varlık yoktu.Demek ki insan,beşeri yönüyle korunmaya ve yardıma muhtaç,aciz bir varlıktır.Sonradan yaratılmış olmamız bunun en açık delili,burhanıdır.
Öyleyse bütün bu ayetler,kutsi hadisler ,hadisler ışığında diyebiliriz ki İnsanlar bu aleme ilahi aşkı bulmak,sevgiyle gönüller yapmak,sevgi ırmaklarında arınarak sonsuzluk umanına,aslına dönmek İlahi birliği temsil etmek için gelir. Mecazi aşktan,ilahi aşka doğru ve“Bütün ırmaklar o sonsuz deryaya akar” gerçeği doğrultusunda faniden bakiye,
parçadan bütüne doğru olmalıdır.İnsanın bu aleme gelişi tümden gelim,Hak ve hakikate varışı tüme varım metoduyla izah edilebilir.
İnsan denilen muamma gölge varlığın aslı sudur,bu aleme gelişiyle buhar olur,yağmur olup
sonsuzluk deryasına geri döner.
-Onlar Allahtan geldiler,Ona dönerler.ayetini bu alemde ölmeden önce ölme sırrına erenler bizzat ihtiyari ölümle yaşarlar.Burada Rabbimizin istediği ölmezden önce ölmemizdir yoksa gaye zorunlu olarak ruhun cesedi terk etmesi değildir
Davut A.S.bilindiği gibi ilahi söylediğinde kurt,kuş,dağ-taş, canlı cansız her şey onu büyük
bir huşu ve vecd içinde dinlermiş. Bütün varlık adeta lisan-ı hal ile Rablerini tespih ederler,adeta mahşeri bir
coşkuyla yer-gök-galaksiler, yıldızlar,harikulade muhteşem ilahi bir senfoni ile dönerek,
raks ederek tabiri caizse el ele verip Hakka giderler,tam bir zevk-ahenk içinde zikrederek tevhitteki o sonsuz birlik,teklik şuuruna ulaşır.Micro Cosmoslar birleşerek Makro Cosmos’u oluştururlar.
Tıpkı,derelerin birleşerek ırmakları,ırmakların birleşerek deryaları,deryaların birleşerek okyanusları oluşturmasına benzer.Yıldızlar ve gezegenler sistemleri,sistemler birleşerek Galaksileri,tümü birleşerek Kainatı oluştururlar.
Kainat ise ;Allahın (C.C. her an tecellisiyle var olur yok olur,yeniden var olur.Bu gerçek Kuranda verilmiştir.
Kainat Allahın (C.C her an tecellisiyle varlığını sürdürür.Bir an tecelli etmese alem yokluğa
(İ.Hakkı Bursevi gibi bazı mutasavvıflar Allah’ın ebedi ve ezeli varlığı potasında kendi fani
varlığını eritenler yaşadıkları hal gereği varlığın aslını aynen Hak olarak müşahade etmişler ki onlar bu görüşlerinde mazurdur. Hakikatte her şey O’ndandır.Allahtan gayri mabud,mevcud yoktur.Allahtan gayri gördüğümüz her şey masivadır.Masiva,gölgeyi görüp aslı görememektir.
Körler görmese de güneş bütün haşmetiyle gökyüzünde dolanır durur.
Kainatta,her şey onun varlığının ve birliğinin ayetlerindendir.Ayrıca,Kur’an Kainatta var
olan mevcudattan gölgeler tabirini kullanır.M.Arabi Hz.lerinin* Issız bir çölde bir direk düşünelim Güneş tam tepeden vurunca gölge aslında yok olur.
Teşbihi tevhidi anlatan eşsiz bir ifadedir.Bir meşaleyi hızla çevirdiğimizde tek bir daire görüntüsü meydana gelir.
Bu misalde verildiği gibi bütün kainatı,mevcudatı bir daire içinde hayalimizde hızla döndürebilirsek,her şeyintek ve bir varlık olduğunu anlarız.Nitekim ayette Yüce Allah bu gerçeği şöyle anlatır;
*Göklerde ve yerde bulunanların kendileri ve gölgeleri,ister istemez sabah ve akşam Allah’a secde ederler.(13/15
Tasavvuf erbabı bu görüşe vahdet-i vücut adını vermiştir.
“Kesrette vahdeti,vahdette kesreti bulma” Yani; Çoklukta birliği teklikte çokluğu bulmak varlığı bir ve tek görmektir ki buna tevhitte melâmet zevki denir.Yalnız,burada yeri gelmişken gözü maddeden başka bir şey görmeyen manevi körlere şunu söyleyeceğim;Bu günkü modern ilim,kainatın gitgide genişlediğini,Big-Bang denilen bir patlamayla yaratıldığını ve günün birinde tekrar yok olacağını kabul ediyor.Peki,kendisini bu meş’um akibetten koruyamayan bir mahluk nasıl yaratıcı olabilir?
Üstelik,kainatta kaos değil,muazzam bir düzen ve muhteşem bir ahengin varlığını tesadüflerle nasıl izah edersiniz.Güneşin,dünyaya olan mesafesi,biraz daha kısa olsa yeryüzü sıcaktan kavrulur,biraz daha uzak olsa yeryüzünde her şey soğuktan donardı.Bu kadar ince hesapları yapan,akılsız,kendini bile korumaktan aciz bir mahluk olabilir mi.?Hayır,elbette mutlak hakikati sizlerde biliyorsunuz.
Bütün bunları yapan,işleri planlayan,programlayan,sevk ve idare eden kainatta hiçbir şeyi
tesadüflere bırakmayan kararlarının önüne geçilmeyen muazzam bir güç var.Akıl sahipleri, ona Allah diyor,siz isterseniz hala doğa deyin.Can boğaza gelip dayandığında,
kimi çağıracaksınız,doğayı mı? O,önce kendisini Kıyamet denilen,beklenen âkibetten korusun.
İnsaf gözüyle bakın,vicdan gözüyle görün lütfen. Kuranın eşsiz tabiriyle
-Hala düşünmeyecek,akıl etmeyecek,en yüce hakikati kabullenmeyecekmisiniz.?El insaf.
Kimseyi,aşağılamak,rencide etmek değil inanın, niyetimiz,bu günkü ilminde kabul ettiği
mutlak hakikati kabul ederek içinde bulunduğunuz manevi boşluktan kurtulmanızdır.
Gerçekten Allah varsa ki;elbette var, bilip durduğunuz, vicdanen kabul etseniz de nefis ve şeytanın iğvasıyla inkar ettiğiniz,Allah bilin ki O,vardır ve birdir.Allahın ayetlerini gerek afakta gerekse enfüste gördükten sonra sadece onun varlığına inanmakla kalmayacak,onun birliğine yani vahdet-i vücuda da inanacaksınız.Elbette vahdet-i vücut bir nazariyedir,asıl olan vahdet-i şuhuttur .
Vahdet-i şuhut zevkine erenler;cümle alemde tek ve bir olan Cenab-ı Hakkın varlığını
seyreder ve bu ilahi birliğe şahadet ederler.Bu konuyla ilgili aşağıda mealen verilen
ayetin tecellisini yaşayanlar
aynı zamanda hakiki imana sahip olurlar.Malumunuz İman üçtür;
Taklidi iman,İstidlali iman,Hakiki İman.Aşağıda meali verilen ayet hakiki imana işaret eder..
“Allah ve melekleri,(ilimde rüsum kazanmış alimler tasdik ederler ki Allah’tan başka ilah
yoktur.”
Ayrıca, kader inancımızı da düzeltip,doğru itikat etmeliyiz..Allah sizi şerre de alet edebilir,ama siz kader tercihiniz hayır ve Hak yol olarak düzeltirseniz niyetiniz akibetiniz olacaktır.
Allah’ın varlığı ve birliği konusunda bir ayet;
Tevhidi hakikatleri anlatmak için ciltlerle kitap yazılsa da anlatılamaz.Zira,yaşanmadan
bilinmeyen bir sırdır.
Yukarıda,verilen manzum dizelerin zahiri anlamı açıktır.
Haykırışı (ilahi birliğe çağrıyı bu alemde Davut (A.S. gibi sal,Sürekli kalıcı kalan gök
Kubbede hoşça bir sedaymış.
Bu, manzum ve çok anlamlı dizeler özetle bize şu hakikati haykırıyor;
Kainattaki İlahi birlikle öyle ahenk içinde ol ki bu ilahi senfoniye Davut gibi öylesine katıl ki
kurt-kuş, dağ taş senin sesinle tevhit şarkıları söylesin,zikredip dönsün.
Çünkü; bu âlem bütün mevcudatıyla muhtelif dilleriyle, farklı birbirinden güzel nağmeleriyle,
kendi lisanı
halleri ile İlahi zikir Halkasında hep beraber Lâ ilahe illa Hu... diyerek, vahdaniyete şahadet eder.
Bütün varlık gizli bir lisanla sana şunu söyler.Bizim zahiri görüntümüze aldanma,bizden perdeyi kaldır ,Ve hoşça bak,bizim maveramızda asıl varlığı,ebedi ve sermedi sevgiliyi seyret.
*Feeynema tevellev fesemme vechullah.* Yani;
*Her nereye bakarsan Hakkın yüzü (özü,hakikati oradadır.
Ey insan! mal,mülk,evlat,makam,mevki,saltanat hepsi gelip geçici ,fani dünyanın
aldatan putlarıdır, bunlara aldanma,bu alemde sürekli anılmak,adından iyilikle bahsedilmesini istiyorsan kainattaki gizemli birliğe katıl ve sende o muazzam tevhit şuurunu yakala,ilahi birliğe
eriş ve aslına dön!diyor.Bu alemde sürekli,kalıcı olan ebediyet şuuruyla bırakılan ölümsüz sesler,nefesler ve onların eserleridir.
(Halife Sultanın emriyle onun adına her türlü iş ve oluşta Sultanın koyduğu yasaları uygulayan bir yardımcıdır,vekildir , Sultanın emri dışına çıktığı anda halifelikten azledilir.

Nihat Gülle
Şair ve yazar
( Baki Kalan Gök Kubbe De Bir Hoş Sedaymış başlıklı yazı şiirinprensi tarafından 19.01.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu