Dağları aşınca hep yayla vardır orada
Peynir ekmekle, ayran dervişin lokması da!
Düzlüğe çıkmıştır her yol yardır ya şüheda
Rahmetten verildikçe yenir aydın lokması
Şükürden başka sesler duyulmaz yankılarda
Çığlar dökülür, ak süt toprağın katığına
dağlar, dağlar…
Üşüdüğümü duyar gibidir rahmetli annem
Oğlum yanı başımda bakar gibidir bir tanem
Nerede görsem başı sallar gibidir her lalem
Koklar zengin oksijenle, esiri Romen Diyojen
Malazgirt ovasından Harran’a dökülür o can
Çağlar dökülür, Dicle Fırat suyu batığına
Dağlar, dağlar…
Yutulur mu Dicle kurur mu Fırat yahut Sakarya
Dile dolanır, ballanır boş söz, dallanır angarya
Yanık tandır kokusunda çalınmaz mı yar bağlama
Dua etmeden uyur mu Anadolu erenleri
Kur’an yaşanıp sünnetle haşlanıp oku olur mu
Türlü çiçeğinden ilham alıp kilim doku olur mu
Doyulur mu yar sevgisi kokan gelin yastığına
Dağlar, dağlar…
Yanık türküleri söyledik acılı çiğ köfte yedik
Sıra odalarında ilimler öğrendik yerken hedik
Üç gün üç gece düğün yaptık bellerinde al kurdela
At üstünde elinde ayna damatlara teslim ettik
Kına yaktık gelinlere asker yolunda fidanlara
Irzını korur diye ecel döşüne düştüğünde
Dağlar, dağlar
Dağlarında fesleğen reyhan kokar keçiler dallarında
Karları bir erir ki şırıl şırıl akar dar yollarında
Gece olsunda uzan ve bak o pırıl pırıl dolunaya
Kimse ayıramaz köyümden beni, gelse düşman alayı
Aşkla büyüdüm toprağında sonsuz aşkının kollarında
Zengin meyve dolu, doyulur mu yemişine fıstığına
Dağlar, dağlar…
Ne olur Avrupa vermesin vize davransın dursun keyfince
Terörü desteklerken dost görünüp bıraksın bizi kefenle
Yalnız Allah’a ibadet eder yalnız ondan yardım dileriz
Korkmayız süper güçten ölümden aksine vuslat biliriz
Çanakkale ruhu ile kükrer peygamber diliyle şükreder
Vatanımıza asla ihanet etmeyiz kafir bastığında
Dağlar, dağlar…
Sulu gözlü deme ağlarsam dost gurbette vatanımı özlersem
Bir haber yok mu deyip de gelen gidenin yollarını gözlersem
Sevgiyle doğduk büyüdük canlar sallarken anamız kucağında
Hasret nedir söylediği şarkıdan öğrendik duygulu dudağında
Paradan, makamdan, ondan bundan değerli bildik bu ninnileri
Ömrümüzün her anında arar olduk yaşlılık da bastığında
Dağlar, dağlar
Dostluk ateşinden herkes atlar Türkiyem nevruz günleri gelir de
Herkese selam eder terörün nice dehşet acısını bilir de
Biz ne kıtlıklar gördük savaşlar ettik anılar dolu ovalarda
Komşumuz açken nasıl tok da yatar deyip aş taşıdık kovalarda
Acısında acısını bilir mutluyken mutluluğunu paylaşır
Bayram gelir, hemen barışırdık küsüp kaşımızı çattığımızla
Dağlar, dağlar…
Saffet Kuramaz