Ramazan ve sabır birbiriyle alakalı iki kavramdır. Biri diğersiz ol(a)maz!..
 
            Sabır sözlükte acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanma, başa gelen bela ve musibetlere dayanma, nefsi kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışma gibi anlamlara gelir.
 
Ramazan’da farz olan oruç (savm) ise, kişinin kendisini yeme, içme, yürüme ve konuşma gibi herhangi biz söz, eylem ve davranıştan alıkoyması, bir şeyden uzak durması, susması, bir şeye karşı kendini tutması ve engellemesi demektir.
 
Görüldüğü üzere her iki kavramın tanımı bile neredeyse aynıdır…
 
Bu bağlamda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
 
“Oruç sabrın yarısıdır.” (Tirmizi, Daavat, 86)
 
“Ramazan ayı sabır ayıdır.” (ibn Mâce, Taharet, 43)
 
Mübarek ramazan ayında aç-susuz kalarak ve bir takım nefsanî arzulardan geri durmak suretiyle kendini göstermeye başlayan sabır, sağlam bir itikatla zirveye çıkabilir!
 
Sabır olmazsa, ramazan ayının hakkı verilemez, diyebiliriz.
 
Aslında sabır, kulluğun her evresinde gerekli olan ve oldukça da önemli bir amel ve eylemdir. Bu eylem hem çok derin, hem de çok sessiz cereyan eder genellikle…
 
Sabır eyleminin hakkıyla icrası, zordan daha zordur. Velâkin;  “başı her ne kadar soğandan acıysa da, sonu baldan daha tatlıdır”, denilmiştir.
 
Nefis terbiyesi ve tezkiyesi bazında meseleye bakarsak, konunun şahıs üzerindeki etkisi ve yapılan bu eylemin ehemmiyeti net olarak anlaşılacaktır.
 
Sabrın gerçek anlamda hakkını vermek tabiri caizse, her babayiğidin harcı değildir. Zira sabır kulluk, musibet ve masiyetle muhatap olunduğunda ilk andaki meşru direnç, azim ve tahammülün adıdır. Ağzını bozup, sağa-sola çattıktan sonra çaresiz kalıp bir kenara oturmak sabır değildir.
 
Önemine binaen Yüce Rabbimiz (c.c.), biz kullarından kendisinden sabrederek yardım istememizi emredip sonunda da, sabredenlerle birlikte olacağını (Bakara Suresi, 153) müjdelemektedir.
 
Ciddi bir sabır eğitimi olan oruç ibadeti tam da bir fırsat olarak hepimizin önünde durmaktadır mübarek feyizli ve bereketli rahmet ayı ramazanda…
 
Bu durumda eğer kul, işin mahiyetini anlar ve Yüce Allah’ın (c.c.) kendisiyle birlikte olduğu bilinciyle hareket ederse, gereğini bütün gayretiyle yapar ve zaten yapmalıdır da… Kim, Allah’ın kendisiyle birlikte olmasını istemez ki mümin olarak?..
 
Gerçi birçok insan hayatının gayrimeşruluğu sebebiyle Allah’ın kendisiyle birlikte olup günah ve isyanlarına tanık olmasını istemeyerek gafilâne bir duyguya sahip olabilir… Ama oysaki her halükârda Yüce Rabbimiz olup biten her şeye zaten tanık değil midir?
 
Sabırsızlık ruhun zayıflığından, imanın güçsüzlüğünden kaynaklanır. Hâlbuki sabrın sonunda selamet ve saadet bulunur.
 
Sabır her hususta övüldüğü halde, haksızlık, karşısında gösterilirse, günah olur.
 
Çünkü Müslüman, dinine ve imanına karşı yapılan saldırılara karşı sabır ve metanetle hareket etmenin yanı sıra meşru tepki ve tavrını da imanının gereği olarak ortaya koymak mecburiyetindedir. En azından bunlara kalbiyle buğzederek, eliyle ve diliyle düzeltebiliyorsa hemen düzeltecektir. Asıl bunun adı sabırdır. Ya değilse tepkisiz kalmak sabır değildir; o korkmaktır, tırsmaktır, geri adım atmaktır…
 
Her bir amelin ecri kişinin ihlâsına göre en az on mislinden yedi yüz katına kadar verileceği Allah tarafından vaat edilmiştir. Ancak sabrın mükâfatı başkadır:
 
“… Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir.” (Zümer Suresi, 10)
 
Durum böyle olunca sonu selamet, huzur ve esenlik olan sabra günümüz insanlarının bilhassa Müslümanlarının ne kadar ihtiyacı olduğu güneş gibi aşikârdır.
 
Rabbimiz direncimizi, tahammülümüzü, azmimizi, enerjimizi, metanetimizi, hak yolda sebatımızı, potansiyelimizi yani sabrımızı artırsın inşallah…
 

Selam ve dua ile…

 

MFK 

 

( Ramazan Ve Sabır başlıklı yazı MFK tarafından 10.06.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.