Tükenmezliği tüketen bir ahalinin

En savsak rutiniydik:

Gölgelerden mütevellit akşamın pervasızlığında,

Gömülü sarnıçların hanım ağası sonsuzluğunda:

Bir katre de olsa tahayyül ettiğimiz

Gönülsüz serzenişleri külfet bilmek kadar sıradan,

Sıra sıra devrilen hayalleri,

Domino taşlarında döndüren

Yüzsüz intibaının kaçıncı kuvvetiydik kim bilir?

 

Asılsız olmasını diler miydim gerçeklerin?

Yoksa o mahrem tecellisinde kaderin,

Dokunaklı bir türkünün nakaratına yerleşmek

Ve pay etmek acıları…

Ne fark eder ki,

Demek olsa da fazlasıyla beyhude

Yanılmak istiyorum

Ömrümde belki de ilk kere.

 

Fena mı olurdu,

Tutunsaydım kanadına kırlangıç şarkıların

Depreşen gökte saklı geceyi

Silmek kadar zoraki bir terennüme

Meyletmekten de öte

Ötelenen bir hutbe kadar

En gönülsüz taarruzum

Kanadığım ve kandığım yalanların…

 

Hem tek bilirdim insan ırkını

Hele ki sevgi denen lehçeyi kondurmuşken

Göğsüne meleklerin,

Saf tutmalarını dilerdim

Gün bitiminde o kırık rahlede,

Dokunmaya kıyamadığım yaprakların

En asil imgede sergüzeşt bir teselliye

Açmışken yelken,

Tümden gelen hezeyanları ört bas eden.

 

Kırık heceleri yapıştırmak kadar kutsal

Birikenleri sığdıramazken yere göğe;

Sözsüz cümleler kurmak mı yoksa ikrarı yüreğin,

Tek bir bakışla sayfalar anlattığım…

Suretlerde yanılgı;

Söylemlerde yerli yersiz yengi

Yine de vazgeçilmezim,

Yürekten yüreğe kurduğum köprü.

 

Sözler de rahvan sükûtu delen;

Kibirleri ile boyarken yeri göğü

Görmekten kaçındığım belirsizliğin mabedi.

Suslardan ördüğüm düşüşlerin şeceresini

Tutmaktan bile acizken suretim,

Kaynakçalarını çoktan kaybettim

Aldığım yaşların.

Erdim ereli kemale,

Aklımın izbelerinde buz tutmuş yarınlara

Bile dokunamıyorum

Titrek ellerimden akıp giden yıllara

Nazire eden bir sessizliğe kapılıp gitmişken,

Tufanlara sığınıyorum:

Son bir kez kaybolmak adına

Ve asla da dönmemek geriye.

 

Sırça köşküm yandı yanalı,

Meziyet bildiğim sezilerimden ayrı düştüm düşeli,

Güvercinlerimi de saldım akça pakça gökyüzüne.

Surelerde andığım adını,

Metruk gölgelere yetim vermekle cezalandırıldığım

Çocuk düşlerimi,

Sandım ki ereceğim hidayete.

Ben istemedim büyümeyi oysa anne

Hem sen demez misin;

Üzme kendini durduk yere,

Her şey olacağına varır

Yeter ki sökme inancını yerinden

Ve sıkı sıkı sarıl hayallerine.

 

Yitip gitti işte dünün güncesi,

Ellerimle kazdığım oyun bahçeme gömdüm bile

Rahvan ve yalıtılmış düşlerimi,

Hem hangi birini pay edecektim de

Dünden bu güne ermekle

Geçecek sandım her bir acı;

Solmaktan öte sonlanıp gitmişken şu yazgı.

 

( Geçecek Sandım başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.06.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.