İsrafın adı mı değişti nedir… İlk
önce tıka basa yiyoruz, sonra ise sporla yediklerimizi harcıyoruz. Ne kadar
spor yapsak, “İşte şu kadar yürüdüm, şu kadar adım attım yahut bir video
filmindeki spor yapan kişiyle aynı hareketleri tekrar ettim… Fena terledim!”
diyerek, yaptığımız sporu abarta abarta anlatıyoruz çevremize… Peki, zayıflıyor
muyuz? Hani zayıflasak bile bir süre sonra sporu bırakıyor ve daha fazlasını,
hem de daha hızlı zaman diliminde alıyoruz. Sadece övündüğümüz hatıralar
kalıyor geriye.
Spor yapmak ve bedeni
çalıştırmak, gerçekten insanı hem gençleştiriyor hem de zinde ve olumlu
psikolojisi ile yaşama bağlıyor, zevk veriyor. Herkesin spor yapması lazım,
sırf zayıflama adına değil, sağlıklı yaşamak adına da. Bu alışkanlık olursa, en
azından kilo almanın önü kesiliyor, etrafımıza güzel sözler söylüyor ve içtence
kahkahalar atabiliyoruz ve verdiği huzuru hissedebiliyoruz.
Temel sıkıntı, programsız ve
aşırı yemekte… Öğünleri artırıyor, arada yediklerimizin bize kilo yapmayacağı
inancı ile mesela ikindi çayı deyip, çaydan başka kekleri ve tatlıları yemek
gibi, farkında olmadan tıka basa yiyiyoruz. Düşünsek, bir yemekten on kaşık
alsak da, yüz kaşık alsak da, tat aynı… Aynı tadı hissetmeyi uzatıyoruz her
fazla kaşıkta. Öylesi tıkanıyoruz ki, tatmaya devam etmek istesek de bu beden
ölçeğinde mümkün olamıyor. Bu noktaya gelmeden, işi tadında bırakmak esas
olmalı, ne yersek ve içersek. Beynimize hep mesaj vermeliyiz, “İsraf ediyorsun,
bundan sonra yediğin lokma, içtiğin su haram!”
İçki içmekte haram, israf etmek
te… İnanç ölçeğinde namaz kılmak, oruç tutmak kadar israf etmemeye dikkat
etmemiz gerekiyor haramlarda. Her şeyin fazlası israftır elbette. Zaman, uyku,
fazla yürümek, fazla heyecan, bedene fazla yüklenmek, bedenin fazla yükü
kaldırması da… Yaptığımız her israfın bir bedeli var. Mesela çok yersek şişman
oluyoruz. Kendimizi taşımakta, nefes almakta zorlanıyor, genç yaşta kalp krizi
geçiriyoruz. Çok aşırı yürürsek, yaptığı acı nedeniyle acı geçene kadar
yürüyemiyoruz. Doğal olarak da spor yapma hevesini yok ediyoruz.
İsraf etmek, abartmak… İsraf
etmek, bedene eziyet etmek… İsraf etmek, diyetle yaşadığımızda tat almadığımız
bir hayatla bedel ödemektir. Evde balkon güzel görünür ama insanda göbek,
sadece şekli bozmak değil, bel ağrısı, yüksek tansiyon, şeker gibi her
sağlıksız sonuca yelken açmak demek. Bu arada da çocukların malum bedenimiz
hakkında alay konusu ettikleri sözlerine dayanmak demektir.
Son söz, “Ey Âdemoğulları! Her
mescide gidişinizde güzel giysilerinizi giyin ve yiyin, için, fakat israf
etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez!” A'raf-31
Saffet Kuramaz