Bir çocuk, bir kervan, bir bulut
Ve Rahip Bahira…
Bir mühür, bir müjde, bir umut
Ve Hira…
Uzlet ve tefekkür
Cebrail ve Kitap
Ve adanmış bir kutlu ömür insanlığa…
“Şahit ol Ya Rab!”
Sen gittin gideli ya Muhammet
Hem öksüz kaldı ümmetin
Hem yetim
Ayaklarımızda pranga oldu hep boynumuzda kement
Dağlarımızda eşkıyası ihanetin…
Gül diyarındaydık güle hasrettik ya Muhammet
Ebedî vârisleriydik Asr-ı Saadet’in
Her dem
Seni anar
Seni arar
O’na secde ederdik…
Hüzünlü bir sürur içindeydik ey yâr…
Çok sürmedi Cemel’le çatlayıverdi cam
Sıffin’le saçıldık yollara şerha şerha
Ve Mah-ı Muharrem’de bizi dilhûn eden o büyük belâ…
Yaramız sağalmadı o günden beri ya Muhammet
Göğsümüzden kan damlıyor hâlâ…
Yekpare bir sütunduk veda gününde on binlerce “bir”
Sözlerinle yunduk.
Sen gittin gideli ey sevgili
Biz başka iplere tutunduk…
Bölündük sonra
Hep bölündük
Fırka fırka
Mezhep mezhep bölündük
“Hakikat” ise bir yitik yüz oldu ufkumuzda ya Muhammet
Kum fırtınasında yolunu kaybeden bîçareye döndük…
Göz kırptılar diye Mekkeli müşriklere
Ve ahdinden döndüler diye
Silmiştin Medine’den Beni Kureyza’yı
Şimdi Kureyzalar içimizde ya Muhammet
Beni Nadirler, Beni Kaynukalar bizde
Uhut’ta Hamza’nın ciğerini söken hançer ellerimizde…
Cebrail kanadında
İlk emri “ikra” oldu ilk ayetin
Ayetler saf tutup sure oldu sureler bir mucize demet
Fakat sırtını yere vuramadık bir türlü cehaletin…
Asırlar var ki anlamadan dinledik ya Muhammet
Duvarlarımızda asılı kaldı emanetin…
Şimdi biz, bin dört yüz otuz yedisindeyiz hicretin
Şimdi biz, gökteki yıldızlar kadar varız
Lâkin maskarası olduk akla ziyan bir cinnetin
Birbirimizi boğazlarız
Sen gittin gideli ya Muhammet
Onlar güler biz ağlarız…
Ahmet KÖKEN