İnsanlara zulmeden diktatörler, kim olursanız olun, milliyetiniz ne olursa
olsun, sizleri cehennemde görmek için can atan milyonlarca mazlum ve masum
insan sabır ile bekliyor hem dünyada hem de ahrette...
Beş altı yaşına gelip de annesine babasına ''Sevmek ne demek, aşk ne demek anne
baba?'' diye soran çocuğun suratına okkalı bir tokat savuran baba sevmekten ve
sevilmekten ne kadar nasip almıştır varın siz düşünün.
''Sevgi ve aşk hem farklı ölçeklerle ifade edilebilen farklı yoğunluklara sahip
iki duygu türü, hem de herkes tarafından farklı şekilde duyumsanıyor. Dünyada
altı buçuk milyar insan varsa, altı buçuk milyar farklı boyutta hissedilen
sevgi ve aşk türü var demektir. Tek bir tanım o nedenle zor...''
Hep düşünmüşümdür fiziki güzelliği olmayan insanlardan da kendini sevenler
mutlaka vardır diye. Eğer insan kulluk bilincinde ise, bedeni ne kadar çirkin
olursa olsun ruhunu güzelleştirme yoluna girmiştir. Ne kadar fiziki özrümüz de
varsa bunların hepsi yüce Tanrının bilgisi dâhilindedir bunu da unutmayalım...
Bir gün bir cuma namazında önüme gelip oturan adamın elleri ve ayakları yoktu.
Hüzün kapladı birden içimi, kendimi ve çocuklarımı getirdim aklıma, işte o
zaman mal mülk hepsi hikâye oldu gözümde, biraz da utandım kendimden ne yalan
söyleyeyim. Bir adam bu haldeyken Rabbine isyan etmiyor da namaz kılıyorsa
demek ki bizler şükrümüzü ve ibadetimizi daha da arttırmalıyız dedim kendi
kendime...
İnsan bir dostu tarafından yalanla dolanla aldatıldığı zaman yerle bir oluyor
ve insanlara güvenini sevgisini bir dereceye kadar kaybediyor. Aldatılmak belki
de birçoğunuzun başına defalarca geldi. Ben onların hepsini Allah'a havale
ediyorum. Rabbim de öyle diyor zaten ''Sizin bir hesabınız varsa bizimde bir
hesabımız var ve Rabbin çabuk hesap görendir.''
Çevremde bir sürü sevgi dolu insan olduğu gibi, sevilmeyecek nefret edilecek
tiplerde var. Bunlardan bazıları geçmişte bir takım hatalar işleyip de sonra
doğru yolu bulanlar. İbret ile izliyorum, geçmişe takılıp kalmadıkları için de
bir bakıma seviniyorum, çoğu cezaevi görmüş, feleğin çemberinden defalarca
geçmiş insanlar. Geçenlerde müze haline getirilmiş Ulucanlar Cezaevini görme
fırsatım oldu. Korkunç bir ruh incinmesi yaşar mutlaka insan buralarda ve hemen
aklıma Sabahattin Ali'nin sözlerini yazdığı o meşhur dizeler geldi ''Görmek
istersen denizi, yukarıya çevir yüzü, deniz gibidir gökyüzü, aldırma gönül
aldırma, aldırma gönül aldırma''
İnsanların merhamet ve sevgiye yönelmesinde en büyük etkenlerden birini de
hayvanlar ve bitkiler olarak görüyorum. Adam cinayetten on sene yatmış çıkmış,
bakıyorum şimdi güvercinlere ıslatıp ıslatıp ekmek atıyor, kedilere yemek
artıkları bulup buluşturup veriyor, yürürken karıncalara basmamaya çalışıyor,
köpeklere kedilere eziyet edenlere kızıyor...
Her insanın içinde mutlaka sevgi kırıntıları vardır, milyonda milyarda bir bile
olsa. İnsana düşen görev o küçük ruh kırıntılarını harekete geçirecek ufak bir
kıvılcım yaratıp hayat ile bütünleştirerek o insanı kazanmaya çalışmak
olmalıdır...
''Sevgi tanımlanamaz, hissedilir, aşk yaşanır; ama paylaşım, ikisinin de ömrünü
uzatır, sosyobiyolojik birer varlık olarak bizlerin daha anlamlı, daha mutlu
bir yaşam sürmemizin kapısını açar.''
Hepimiz Edebiyat Sitelerinde sevgi dolu saygı dolu bir ortamdayız. Birçoğumuz
daha birbirimizin yüzünü görmedik, kısmet ise o da olur bir edebiyat
toplantısında, ama aramızda görünmez, elle tutulmaz, yenilip yutulmaz bir sevgi
bağı var saygı ile birlikte. Umalım ki ileri ki yıllarda bu sevgi ve saygı aynı
şekilde sürsün. Epeydir ara vermiştim sevgi yazılarına, iyi oldu, yeniden ele
aldık. Benim gözümde sevgi konusu bir ummandır her zaman. Hepinize sevgiler en
derininden saygı ile birlikte...