Dostluk
DOSTLUK
“Dostluğa adını veren sevgi, insanların yakınlık duygularıyla birbirine bağlanmasında
başlıca nedendir.” demiş Cicero, ‘Dostluk’ konu başlıklı denemesinde. Dostluk
nasıl bir şeydir sizce? Dost belki de denizin dibinde aranıp da herkese nasip olmayan
bir inci gibi olsa gerek. Ender bulunan, değerli ve biricik bir inci gibidir
işte dost da. Dosta ve dostluğa dair ne çok söz söylenmiştir.
“Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı
katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin
eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü,
torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir.” demiş
dünyaca ünlü deneme üstadımız Montaigne ‘Ölüm Üstüne’ adlı denemesinde. Hayat,
insanlık ilişkileri, güneş gibi ışıldayan komşuluk iletişimi yıldız
parıltısındadır. İyi gününde herkes canım cicim olur, önemli olan kötü gün
tabirindeki kara günde yoldaş olabilmeli dosta ve bir el uzatmalı dostça.
Bir kimseye gönülden bağlı
olmayan, arayıp sormayan, acaba ne durumda diye merak etmeyen ve arkadaşını
özlemeyen kişiyi hayal edin. Yalnızlık, demirden gömlek giydirir ve tuğladan
kalpler ördürür öyle bir ruhta. Bencillik, insanlardan uzaklaşma, egolarıyla
hesaplaşma böyle bir insanın yaşamını alt üst eder. Birini karşılık beklemeden
sevmek ve el uzatmak, dostu dostça benimsemek, onun için merakta kalmak, ara
sıra arayıp gönlünü hoş etmek sevgiye kucak açar. Ölüm korkusu ve yalnızlık
vardır arkadaşsız kalanlarda. Güzeldir birini sevmek ve sevildiğini fark etmek.
Bir şiirle, güzel sözle bile mutlu edebilmeli
candan bağlandığımız dostumuzu. Arkadaş; candır, canandır, şiirsel bir
melodiden seçilmiş kanlı canlı bir örnektir sizin için. Şiir belki mensur belki
manzum sizin nazarınızda, nasıl algılarsanız belki de dostluğun şiiri öyle
ruhunuzda. “Bizim tarif etmeye
çalıştığımız şiir, tabiidir. Şiire vezinli, kafiyeli söz demek, sun’i olur. Bu
konuda tabiilik, sun’ilikten önce gelir. Çünkü insanın hiç beğenmeyeceği bir
söz manzum olabilir. Aksine, pek beğenebileceği bir söz de mensur bulunabilir.
Ötekine şiir demeğe, berikine dememeğe neden mecbur olsun? Bu, zevke ait bir
keyfiyettir. Hangi sözü şiir olarak telakki ediyorsa, bu adı ona
verir. Kendisince hiçbir meziyeti olmayan sözlere, sadece manzum olduğu halde
şiirden saymamakla beraber edebiyat bile dememek elindedir.” paragrafının
sahibi Tanzimat Dönemi sanatçılarından Muallim Naci’yi örnek vereyim. Bu sözler
onun ‘Şiir’ başlıklı denemesindendir, okuyanınız var mı?
Dostça
dokunuşlar da haz verir sevgiliye. Kitap âşıkları da kitaplarıyla sıkı fıkı
dosttur ve tozlu raflar onlara hiç de tozluymuş gibi gelmez. Kimilerinin gözünde
de dost kavramı kanlı canlı değil de sayfalardan ibaret bir sonsuzluktur işte. Dostluk
üzerine söylenecek ne çok kelam var şu an bile. Dosta dair konuşmalı ve bir
fincan kahve dostça türkülerle tütmeli buram buram. Arkadaşlığın, insanlığın
pelerinden maneviyatı gönüllere petek petek süzülüverse.
Dosta doğru
kucak açan yürekler arkadaşsız kalınca üşümese. Uzansak bir limana kaçar gibi, kaçamak
yapsak sahildeki deniz kabuğu toplayan miniklerimiz gibi çocukça hayallere. ‘Dost,
Dost!’ diye atsa kalbimiz. Sözlerimiz musiki tadında bütünleşse, şiirler
nesirle süslense, açan her bir çiçek dostluk kokusu yaysa, bülbül dostluk
şarkısını mırıldansa o gün ve “Hoş Geldin Dostum!” selâmıyla gülümseyiverse. KONUK YAZAR
(
Dostluk başlıklı yazı
KONUK YAZAR tarafından
11.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.