1.      8. BÖLÜM 

 

VUSLATA ERMEK BU MUDUR?

 

1247Ocak – KINIKLI

Evveline de ezeline de can veren Allah’ım!

Bir damlasına kıyamam… Akan her damla yaş bana cehennemde rahmet olsun… Acılarımı dindirsin…

Etlerim lime lime dökülüyor… Dayanamıyorlar yârimin erimesine…

Hani vuslata ermek sevgiye ermekti, sevgisine ermekti…

Yâre kavuşmaktı…

Bi’tanesine kavuşmaktı…

Nur tanesine, nar tanesine, inci tanesine kavuşmaktı…

İsyanım sana değil Allah’ım… Haşaa… haşaaa…

Kavuşmanın tanımına isyanım!

Hani benim adımdı kavuşmak?

Bak Menekşe’m! Sana Kırlangıç’ın menekşelerini getirdim! “Ona bir şey olursa bizler yaşayamayız.” diyorlar. Hepsi de senin ayağa kalkmanı istiyorlar. “Eğer isterse biz bin asır açmayız… Yeter ki Menekşe’mizin gözleri kapanmasın…”

Dışarı çıkıyorum… Konağın arkasına… “Erkekler de ağlar.” diyorum. Yekta yanıma geliyor… “Erkekler ağlamaz!” diyor… Ama bu acıya hangi erkek dayanır ki? Hâlise anamı görünce hiç dayanamıyorum…

-                     Oğlum, Vuslat’ım… Anan yollarına kurban olsun… Yok mu Menekşe’me çare yok mu? Kaç tane hastayı iyileştirdiniz... Menekşe’me yok mu çare? Ey derdi veren Allah’ım kızıma derman yok mu, ilaç yok mu?

-                     Enişte ablam gözleri ile seni arıyor galiba!

-                     Koştum Yekta Bacım!

Ey bir çift göze sevda yazan…

Ey bir dal çiçeğe destan yazan…

Ey Ustaların Ustasına Ustalık yazan…

Menekşe’ne yazacak, Menekşe’ni ayağa kaldıracak bir çift yazın yok mu?

Bir ilacın yok mu?

Bir merhemin yok mu?

Bir duan yok mu?

 “Ya men la ya`lemü keyfe illa hüve ve ya menla yebluğu kudretühü feniruhu gayruhü ferric anni”… “Ey kendisinden başkasının; kendisinin nasıl olduğunu bilmeyen (Allah'ım)! Ey kudretine kimsenin erişemediği (Rabbim)! Benim bu sıkıntımı gider." Âmin… Âmin… Âmin

Elim bağlandı…

Kollarım bağlandı…

Dillerim tutuldu…

Gözlerim görmez oldu…

Kulaklarım duymaz oldu…

Allah’ım çekilecek çilem bitmedi mi bu dünya da?

-                     Öleyim ben… öleyim… ben öleyim… Menekşem, kurbanın olduğum! Sen ölme… ben senin yoluna kurban olurum! Allah’ım çaresizler içerisinde çaresiz bırakma!

                Ellerini tutuyorum… Öpemeye kıyamadığım ellerini… Buz gibi olmuş… Ellerini avucum içerisine alıp ovuşturuyorum… Bir an ısınmış gibi oluyor… Sonra yine buza çeviriyor…     Başı ateş gibi… Sirkeli sular ile ateşi düşürmeye çalışıyorum… Ama nafile…

Hastalık başlayalı altıncı günde… Vücudunda lekeler oluşmaya başlamış, üzerlerine basınca kanayan lekeler… Temiz bezlerle vücudunu temiz tutmaya çalışıyorlar… Nafile… Çaresizlik…

Adı batasızca hastalık… “Kara Ölüm”müş… Karaları kendine bağlarsın inşallah… Yurdun yuvan olmasın! Cehennemin yedi kat dibinde kara ziftlerde yanasın! Kararmış kazanlarda yanasın!

Çaresizim… Menekşe’m eriyor… Eriyor Menekşe’m…

-                     Vuslat Ağam, Vuslat Ağam! Kendini de yakacaksın! Uzak dur! Sana da bulaşacak…

                Sinan kardeşim beni odanın dışarısına çıkartıyor… Ama ben koşarak içeri gidiyorum…

-                     Menekşe’m hani vuslat bizi bekleyecekti? Hani vuslatı yol eylemiştik? Hani sen beni bekleyecektin? İşte buradayımmmmm… Menekşe’mmmm…

Allah’ım ona dokunma!

Onun yerine benim canımı al!

Onun yerine ben öleyimmmmm…

Al Allah’ım, al canımıııı !

Zemherinin son günleriydi… O kadar soğuk geçmişti ki kış… O kadar da soğuk geçiyordu ki kış… Tipiler, boranlar, ayazlar… Kışın hastalık az olur derler ama “Kara Ölüm” ne yaz dinliyordu ne de kış…

Hıdrellezle birlikte düğünümüz olacaktı… Ben Denizli’ye gelecektim. Sinan kardeşimle birlikte zaviyeyi yürütecektik. Yiğitler eğitecektim. Ustalık yapacaktım onlara… Babadağın menekşelerini Menekşe’min bahçesine dikecektim…

Anamda sevmişti Denizli’yi… Onu da yanıma alacaktım… Bugüne kadar gün görmediydi… Ona gelin getirecektiiiimmmm… Allah’ım bütün çaresizlikleri bana mı yükledin !

Yedinci akşamın geç saatleri idi… Gücüm yettiğince Allah’a dua ediyorum!

İsyanım sana değil Allah’ım… İsyanım çaresizliğedir… Ben Menekşe’me söz verdim! Son nefesimi vermeden gözlerinin kapanmasına izin vermeyeceğim! Menekşe’m benim hem dünyalığım hem de ahretliğim… “Beni ahiretin kapısında bekle.” demiştim! Sözümde durmalıyım! Ben Vuslat’sam, adım Vuslat’sa sözümde durmam gerekir! Adıma laik olmalıyım. Menekşe’mi kapıda bekleyeceğim…

Abdestimi aldım… Boş bir odaya gittim… Birkaç rekat namaz kıldım… Ellerimi açtım arşa;

-          Ey Allah’ım!

Bu canı sen verdin sen alırsın!

Cana kıymak büyük günahtır!

Haşaa… haşaaa… senin nimetine kıymak bana düşmez!

Ama beni çaresiz bıraktın!

Beni çaresizler içerisinde bıraktın!

Ben Menekşe’me söz verdim!

Adım Vuslat’sa sözümde dururum!

Menekşe’m son nefesini vermeden beni canımı al!

Azalarım beni bana bırakmıyor Allah’ım!

Elim yüzüğün zehrine gidiyor…

Mecalim kalmadı…

Kapıda Menekşe’mi beklemem gerek!

Gözlerim kapanırken odayı gözlerimi kamaştıracak, kör edecek bir ışık demeti ile doluverdi.

Etrafım birden sis bulutu ile doldu…

Miski amber ile doldu…

Hayatım boyunca görmediğim beyazın en saf rengi ile çevrem doluverdi…

Dünyanın sesi kesildi…

Kuşun kanadından daha az sessizliğinde, daha yumuşak bir çırpıntı geliyordu yukardan aşağıya doğru…

Önüme çevremin beyazından bir iki ton daha koyu renkte bir bulut kütlesi oluştu…

Sessizlik bir an bozuluverdi:

-                     Ey Ademoğlu!

Ey Allah’ın sevgili kulu! Cenabı Allah kendi yüzünü insanların en sevdiklerinin yüzünde gösterirmiş. Cenabı Allah kendi yüzünü senin güzelliğinde gördü! Ey Ademoğlu! Cenabı Allah senin çaresizliğini gördü! O “Eş-Şehit”tir… Sen O’nun sevgili kulusun…   Sen O’nun emirlerine karşı gelmedin! Sen insanlığa hizmet ettin!   Seni duydu! Çünkü O “Es-Semi”dir… O merhametlidir… O “Rauf”tur… O seni ödüllendirecek!  Tut elimi! Menekşe’yi kapıda bekleyelim…

-          Allah’ım sana şükürler olsun!

Allah’ım sana şükürler olsun!

Allah’ım sana şükürler olsun!

Seni kimseyi çaresiz bırakmadın…

Menekşe!

Menekşe!

Menekşe!

Sözümü tuttum… Seni bekliyorum!

{|{

 

 

 

 

 

 

( İlahi Aşkım Mormenekşem - 8.bölüm başlıklı yazı Ali Özdemir tarafından 12.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu