B.





Çanakkale kahramanı Koca Seyit’in köyünün bağlı olduğu on bin nüfuslu küçük bir ilçe Havran .

Bereketli zeytin ormanlarının kapladığı ovanın ortasında yazın sıcak , kışın ılıman , sıcak kanlı , sevecen insanların yaşadığı bu kasabada bir zamanlar kimler yaşamamış ki . Gelip geçmişler …

Kasaba mezarlığı Anadolu’muzun en eski bekleme salonlarından .. Bu toprakların tapu senetleri onlar . Ne zaman çevre yolundan yaklaşsam gaz kesip , radyoyu kapatıp , fatihalar okuyarak bu eski misafirleri selamlayıp geçerim .

Komşumuz Macide Hanım anlatmıştı :

“ Havran’da oturduğumuz mahallede herkes birbirini tanır , komşular birbirini severdi . Bir , iki katlı , bahçeli evlerde yaşayan insanlar düğün , bayram ,kandil , seyran oldu mu hareketlenirler , o vakit hiç kimsenin yaşamadığı zannedilen sokaklar birden hareketlenirdi . Kimin çocuğu olmuş , kimin kızı evlenmiş , hangi delikanlı askere gitmiş , bunlar ninelerimizin , teyzelerimizin birinci meselesiydi .Dertlinin derdiyle ilgilenmek onlara kendi dertlerini , yorgunluklarını unuttururdu .
Biz çocuklar ekmek elden su gölden hayatın bütün kaygılarından uzak bambaşka bir oyun dünyasında yaşardık. Karnımızın acıktığını bile fark edemez , annelerimizin “ Haydi yemeğe “ haykırışıyla ayaklarımız sürüyerek kir pas içinde evin kapısından dalardık .
Beş taş , saklambaç , kör ebe , evcilik , oyun içinde oyun icat eder , bunun dışında her şeyi unuturduk ama komşumuz Sabri Amca’yı sokağın başında gördük mü bir asker gibi hepimiz toparlanır sıraya geçerdik . Çünkü Sabri Amca öyle isterdi . Onun cebinden çıkarıp kirli avuçlarımıza koyduğu şekerleri ağzımıza atarken teşekkür etmesini bile bilmezdik . Onun adını Şekerci Sabri Amca koymuştuk . Bizim hayal dünyamızı ancak onun varlığı bölebilirdi . ‘ Şekerci Sabri Amca geliyor ‘ diye birimiz bağırdı mı hemen oyunlar durur ve saf düzenine geçerdik . Hiç boş geçmezdi .
Bir gün olağan dışı bir hareketlilik ve bağrışmalar biz çocukların da ilgisini çekti . Merakla herkesin koşuştuğu yöne doğru fırladık . Dumanlar gökyüzünü kaplamış , insanlar ellerindeki kovalarla su taşıyorlar , yanan evin kapısından girmeye çalışıyorlar ama alevler cehennemi bir fırından fışkırır gibi insanların yüzünü yalıyor . Karşı duvarın dibinde dizleri üstüne çömelmiş Şekerci Sabri Amca , yorgun gözlerinden akan yaşları silerken bir şeyler mırıldanıyordu : “ Bu da Allah’tan … Bu da Allah’tan .”

Komşuların çırpınmasına rağmen Sabri Amca’nın yanıp kül olan evinden bir çöp bile kurtarılamadı . Onları komşular misafir etti . Kısa sürede başka bir ev yaparak iğneden ipliğe tüm eşyalarını komşular düzdüler . “

Bayram ziyaretine gittiğimiz Macide Abla , ne zaman şeker yesem Sabri Amca’ya rahmet okurum diyor .

İnsanlar unutulmamak için piramitler , anıt mezarlar , heykeller yaptırıyor ama icabında bir küçük şeker bile insanların rahmetle anılmasına vesile teşkil edebiliyor .

Ben de hiç görmediğim fakat dinleyerek sevdiğim Şekerci Sabri Amca’ya rahmet okudum.

Bu da Allah’tan Sabri Amca ! Bu da Allah’tan …






( Şekerci Sabri Amca başlıklı yazı A.Müfit KUTLU tarafından 23.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.