BAŞLARKEN

          ((Düşünce neye odaklanırsa o şey gelişip serpilir.))                                                      

            John Milton'un dediği gibi, Zihnin kendine göre bir yeri ve ayrı bir tutumu vardır. Cehennemi cennet, cenneti cehennem yapabilir.” Sawami Rama’da Şeytan diye adlandırdıklarınız sizin birer parçanızdır. İnsan zihni muhteşem bir sihirbazdır. İstediğinde hem şeytanı, hem de ilahi bir varlığı kendinde biçimlendirebilir. Muazzam bir düşman, ya da muhteşem bir dost olup bize cennetin ya da cehennemin kapılarını aralayabilir. Beşer varlığına yerleşen en büyük şeytan, olumsuz bir zihindir. Olumsuzluğun şekil değiştirmesiyle olumlu ve meleklere özgü şekiller görünür. Cenneti de cehennemi de zihin kendisi yaratır. der.

            Olumsuz zihnin dayanağı şeytan ise; **insanlar üzerinde zorlayıcı gücü olmayan” (34/ 21), sadece vesveseye sürükleyen ve zihinlerde gerçekle gerçek dışını karıştıran bir manasal güçtür. Zirâ , **“Benim kullarım üzerinde senin tahakküm kudretin yoktur. Ancak, sana tâbi olmuş azgınlar hariç.” (15/42) ve ** “Doğrusu iman edenler ve rablarına güvenenler üzerinde onun tasarrufu yoktur. Onun tasarrufu ancak kendisini dost kabul edip böylece şirk içinde olanlaradır.” (16/99,100)  denir.

            Öyleyse olumsuzluk, insan boyun eğip düşünce formunu olumsuzlaştırmadıkça, insanı etkisi altına alamaz. Ancak ne yazık ki,  **“İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Ve eğer, yaptıklarından ötürü başlarına bir kötülük gelse hemen ümitsizliğe düşerler.” (30/36)  ayetinde de üzerinde durulduğu gibi, insan olumsuzluğa ve dolayısıyla şeytana meyilli bir tabiata sahiptir. Bununla birlikte, bilinmelidir ki (Allah) dilediğine ve takdir ettiğine rızkını artırır.

            De ki: **" Ey nefslerinin aleyhinde haddi aşan Allah kulları! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Muhakkak ki Allah, bütün günahları mağfiret eder(bağışlar). Şüphesiz O, Ğafur ve Rahîm'dir.” (39/52-53)  ayeti ve benzer ayetler hükmünce insana düşen ümitsiz olmamaktır. Burada Allah’ın dilediğine ve takdir ettiğine rızkı artırması, kişide rızkının artırılmayacağının dilenmiş olması ihtimalini uyandırmamalıdır. Zira Allah’ın bunu takdir etmemiş olması bile,  kulun gelişimine, yani rahmete yönelik bir takdirdir. (Bu ayetin sonunda Allah’ın Gafur (bağışlayıcı) ve Rahim (esirgeyen) isimlerine atıfta bulunulmasından da anlaşılmaktadır.) Kula düşen, takdirindekini bilmediği için devamlı istemek ve verilmediğinde, ileride verileceğini ummak ya da bu verilmeyişin de rahmetten olduğunu idrak etmektir.

            Bu durumda isteyişin, zoraki illa da olacak tarzında bir isteme olmadığı açıktır. Böyle bir isteyişin kula da yük olmaktan çıkacağını bilmek gerekmektedir. Aksi hal kulu isyana ve Allah’tan, kendinden, yaşamından hoşnutsuzluğa sürüklemesine vesile teşkil edecektir.

            Burada şunu da ekleyelim ki,  yukarıda düşünürlerin fikirlerine yer verme nedenimiz, şeytan, melek ve cennet, cehennemin varlığını reddetmek değildir elbette ki. Şeytan ve melekler bilinçli manasal terkipler olarak insan zihninde de oluştadırlar. Cennet ve cehennem ise, bu âlemin özünde, hali hâzırda varlığını sürdüren ve hatta bu âlemin algıladığımız fiziksel varlığını oluşturan mana âleminin halleridir. Ölüm ötesinde bu mana âlemine karıştığımız için cennet ve cehennem açık hale gelir. (Bu konulara ilerideki ilgili kısımlarda  yer verilcektir.)

            Her şey aslında insanın düşüncelerinde, nesnelere ve olaylara verdiği anlamların kendine dönen duygusal yansımalarında gizlidir. Zira aslında nesne ve olaylar da esma ve mana âleminden gelen bir yansımadır.  İnsan zihninde tekrar manasal bir terkip halini alır. Ancak; burada zihnin şeye verdiği mana önemlidir ve esas olan şeyin kendisi değil,  daha derin tabakada yer alan, manasal âlemdir. Yani önemli olan dışsal etki değil, ona verilen içsel tepkidir. Taoizmin ifadesiyle, Bütünlük ve erdemi içlerinde geliştirenlerin/ Yaşamda zorluklarla karşılaşmayacakları söylenemez/ Sadece onların, zorlukların ölümsüzlüğe giden bir yol olduğunu anladıkları,/ Güçlüklere karşı neşe içinde davrandıkları söylenebilir. ( ... )

( Mana Aleminin Gücü -- 1 ---- başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 12/17/2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.