Biz insanı ahsen-i takvîm üzere, en güzel şekilde yarattık. Sonra onu (İnsanların bir kısmını bu güzel sûrette yaratılmaları nîmetinin şükrünü yerine getirmediklerinden, yâni küfürleri (îmânsızlıkları) ve isyân etmeleri sebebiyle) Esfel-i Sâfilîn'e bırakırız. Îmân edip sâlih (iyi) amel işliyenler bundan müstesnâ; onlar için kesilmeyecek bir mükâfât vardır. (Tîn sûresi: 4-6)


Bugün, bağır çağır küfret, kimse seni kimse kınamaz merak etme!  Ama sonra, bir abdest al, iki rekat şükür namazı kıl, sonra aç ellerini Rabbime, tüm şehitlerimiz için dua et. Ağla ama kalbinden gele gele… Rabbim aczimizi anlasın, ona kul olduğumuzu ve ondan başkasının bize fayda vermediğini anlayan dillerimizi dinlesin. Kulaklarında, Halep’li çocukların hıçkırıklarını duyarak, gözünde her an canlı bombayla patlatılan arabaları seyrederek, Ya Kahhar de, kahreyle zalimi… Ya Rahman ya Rahim de bize rahmet eyle de… Sen Halık’sın de…Senden geldik yine sana döneceğiz de…Affedicisin bizi affet de.. Ölen şehitlerimizi affet de… Ya Sabır de, katlanmayı bize nasip et, teselli ver kırılan kalbimize de… Sanki taş düşürür gibi bir yere oturamayan, oturdukça ağrıdan çıldıran canımıza ferahlık ver de…El-kaviyy ismiyle bize dayanma gücü ver de…


Bugün veya başka günler için hayırlı ömür ver de! Fatih’in istanbulu fethettiği duyguları İstanbul’uma ve tüm Türkiye’me ver de! Öyle pozitif duygulara ihtiyacımız var ki, kardeşliği yaşayalım, düşmana karşı dimdik ayakta duralım. Farzet ki, Sakarya savaşından İzmir’e doğru gidiyoruz. Tekbirler dilimizde, yorgunluk nedir bilmiyoruz. Uçuyoruz adeta, sanki Miracımız o gün olsun… Burak olsun atlarımız, arabalarımız, tankalarımız… Yirmi Birinci Yüzyıl, İslamın altın çağı olsun, zaferden, düşmanı denize döktükten sonra!


Bugün, daha bir hafta geçmeden başka bir canlı bomba ile Kayseri’de patlatılan  vahim olayı yaşadık. Ey canlı bomba, sen neyine güvenip canına kıyıyorsun ki… Seni nasıl kandırıyorlar ki… Bu dünyada yaşamak varken, her türlü nimetinden faydalanmak mümkünken, sevgi varken, aşk varken… Neden bunlardan vaz geçiyorsun ki? İmansız ölüp, sonsuz cehenneme gitmeyi neden bu kadar arzuluyorsun ki? senin arkandaki karanlık yüzler, sana ne vaat ediyorlar ki, onları tanrın kabul edecek kadar aşağılık oluyorsun?  Aklım Esfel-i Sâfilîn’e seni nasıl getiriyorlar hala anlamıyorum…


Bugün, gencecik askerlerimiz, sevinçle çarşı iznine çıkmak için kışladan şarkılarla türkülerle halk otobüsüne bindiler. Birbirlerine ne espriler yaptılar. Hayatın baharında, gençlik işte… kıpır kıpırlar! Birden patlayan canlı bomba ve ölenler, yaralananlar…Gencecik hayatlar bu dünyadan ayrılıyor. Şehitlik mertebesinde, göğe doğru yükseliyorlar. O çarşıda kavuşacaklarına ebedi hayatta fazlasına kavuşuyorlar belki de,  Allah şehitliklerini kabul ederken inşaallah!


Kalbim daralıyor, göz yaşım sel gibi akıyor… Derin bir nefes alıyorum. Abdest alıp, yasin okuyorum ruhlarına… Allah’ı andıkça gevşiyorum. Allah her şeyin en iyisi ni bilir bizim için. Buna gönülden inanıyorum… Ya Rab, gelecekte kaldıramayacağım yükle yükleme beni, milletime ve tüm Müslüman camiaya…Amin!


Saffet Kuramaz

( Bir Ölür Bin Diriliz başlıklı yazı safdeha tarafından 18.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu