-“Lütfen gidelim arkadaşlar. Bir şey kaybetmeyiz. Hem ben hiç hayatımda büyük bir orman görmedim.” Dedi heyecanla Gökhan. Herkes aynı anda bir yudum çay aldı bardaklarından sonra gülüştüler.
-“İmkansız.” Dedi Meryem. Ayağa kalkıp demliği alıp masaya geri döndü.
-“Çay isteyen?” diye sordu. Murat ve Ferhat aynı anda ince belli bardaklarını uzattı.
-“Ne oluyor bize lan bugün hep aynı anda yapıyoruz bazı şeyleri.” Diye söylenince Ferhat, yine gülüştüler. Tam o sırada şarkı söyleye söyleye içeri girdi Ayşegül’le Dilek.
-“Seni gidi fındıkkıran, yılanı deliğinden çıkaraan”
-“Ay yılan demesene be!” diye bağırdı Dilek.
-“Ne yılan mı demeyeyim? Niye yılan demeyeyim ki? Nesi var Yılanın ahaha” diye Dilek’e takılınca Ayşegül, Dilek eline terliği alıp Ayşegül’ü kovalamaya başladı.
Meryem:
-“Bunlar da ayrı deli.” Dedi. Ferhat:
-“Kankalarıma laf yok Meryem!” diye çıkıştı.
-“Aman al kankalarını başına çal” diye karşılık verirken Ayşegül’le Dilek hiçbir şey olmamış gibi içeri daldı:
-“Noliir burda le e le le” diye sordular ardından halay çekmeye başladılar.
-“İşte bunlar hep çaysızlıktan. Çay dökelim şunlara. Kızlar gelin çaylarınız soğumasın.” Dedi Gökhan.
-“Benim ki demli olsun. Yarden ayri kalmişum gözlerum nemli nemli, Raki haramdur diye çayi içerum demli.” Diye türkü okumaya başladı Ayşegül. Ferhat elindeki bardağı havaya kaldırarak:
-“Şerefe” diye bağırdı. Dilek Ferhat’ın peşinden:
-“İçtim yine sevgilim sanaa, şerefine değil şerefsizliğinee” diye haykırdı. Gökhan ayağa kalkıp:
-“Gençler yarın gidiyoruz! İtiraz istemiyorum.” Araya girdi. Ayşegül başını kaşıyıp:
-“Şu balta girmemiş ormana mı?” diye sordu.
-“Evet.” Diye cevapladı Ayşegül’ü Gökhan. Dilek parmak kaldırıp:
-“Ben de bişey sorabilir miyim?” diye izin aldı.
-“O bahsettiğiniz ormana kaç saat gidilir? Gideceksek şimdi başlayalım hazırlığa.” Diye devam etti. Uzun süre orada bulunup sesini çıkarmayan Murat:
-“4 Saat sürüyor burdan. Ben arabayı
fullemiştim. Garajdan yedek mazot da alırız.
Gidiş dönüşümüze rahatlıkla yeter. Siz de geri kalanını tamamlayın. Yiyecek
içecek hazırlayın giysilerinizi falan hazırlayın. Çadır kurarız. Çatı katta her
şey mevcut.” Diye önerilerde bulundu.
-“Kardeş, mangal da yakar mıyız?” diye sordu Ferhat. Bu fikir herkesin hoşuna
gitti.
-“Süper olur. Mangal araç gereçlerini alalım.” Dedi Murat.
-“E ben de etleri alayım o zaman. Geç değildir heralde, gidip geleyim kasaba.” Diye söze girdi Gökhan.
-“Ben de geliyorum hayde gidek.” Deyip mevsimlik montunu giyip kapıya doğru yöneldi Ferhat.
-“Acele etsene Gökhan.”
-“Geliyorum bekle.”
***
Sabahın ilk ışıklarıyla herkes hazırlanmak üzere yataklarından kalktı. Meryem hariç herkeste tatlı bir heyecan vardı. Ayşegül’le Dilek didişmeye başlamışlardı bile.
-“Senin yüzünden rüyamda yılan gördüm hayvan” deyip Ayşegül’ün omzuna okkalı bir yumruk attı Dilek. Sendeleyerek yatağa düşen Ayşegül:
-“Seni insan hakları mahkemesine verecem, armudun iyisini görmüş ayı gibi ne gömdün bana yumruğu?” diye çıkıştı Ayşegül.
-“Senin psikolojik baskının yanında bu hiçbir şey.” Diye söylendi Dilek.
-“Sabah sabah bu enerjiyi nerden buldunuz kızlar?” diye sordu Meryem.
-“Valla bilmiyoz ki” diye cevap verdi Dilek.
-“Ben giyindim aşağı iniyorum kızlar.” Deyip odadan çıktı Ayşegül. Dilek:
-“Hey deli kız sırt çantanı unuttun al onu!” diye seslenince arkasından geri dönüp çantayı sol omzuna asıp çıktı.
Murat kapının eşiğinde durup elindeki poşetlere bakıp:
-“Acaba bir şey unuttuk mu?” diye sordu.
-“Müzik cd’miz varsa tamamız.” Diye cevap verdi.
-“Hayır” diye söze girdi Ayşegül.
-“Gitar, bağlama ve darbukamızı almadık. Şimdi odaya çıkıp gitarımı alıyorum.” Deyip merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladı. Ferhat da kaldıkları odaya giderek Bağlama ve darbukayı al ıp geldi.
-“Kızlar haydi oyalanmayın öğlen olacak nerdeyse!” diye seslendi Gökhan.
-“Aman be ne patladınız geldik. Haydi gidelim artık” dedi Meryem. “Gerçi çok da gidesim yok.” Diye homurdandı. Arabaya doluşup yola koyuldular. Saat: 8.40
***
Yaklaşık 4 saat sonra hedefledikleri bölgeye geldiler. Kamp kuracakları yeri belirlemeleri 1 saat sürdü. Mangal arası vermeden önce 2 tane büyük çadır kurmayı da ihmal etmediler. Yorgunlukları açlıklarını artırınca mangal sırasının geldiğine karar verdiler. Gökhan ile Meryem çalı çırpı toplamaya gitti. Ferhat ile Ayşegül de araçtan yiyecekleri çıkarmaya başladı. Murat mangalı yakacak oldukları uygun yeri belirlemek için harekete geçti. Dilek piknik alanını düzenlemeye başladı. Heybetli orman 15 dakikalık yürüme mesafesi uzaklığında başlıyordu. Balta girmemiş ormanda kim bilir hangi vahşi canlılar yaşıyordu. Ayşegül’ün köyündeki ormandan daha devasa bir ormandı. Uzaktan gördükleri kadarıyla iğne ve geniş yapraklı ağaçlar bir arada oksijen veriyordu dünyaya.
Murat:
-“Bu orman korkunç görünüyor. Yıllardır gelip giderim bu köye ama buraya hiç gelmedim. Büyüleyici.” Dedi. Tam o sırada Ayşegül elinde baltayla ormana hızlı hızlı yürümeye başladı.
-“Napıyor bu kız?” diye sordu Murat Ferhat’a. Bu soruyu duyan Ayşegül onlara dönüp:
-“Balta girmemiş orman dedunuz, ormana balta götürüyrim daa. Birazdan tarih bir ilki görecek! Ormana ilk defa balta giriy!” der demez bizimkiler koptu.
Gülmekten yerlere yatan Murat ile Ferhat bir yandan Ayşegül’ün dediğini tekrarlıyor gözlerinden yaşlar akarcasına kahkaha atıyordu. Dilek şok olmuş bir vaziyette boş boş Ayşegül’ün peşinden bakakaldı.
Ayşegül, telefonunu çıkarıp video çekmeye başladı:
-“Evet arkadaşlar,” deyip ormana çevirdi kamerayı “Bu gördüğünüz devasa ormana balta girmemiş orman diyorlar.” Deyip baltayı kameranın çektiği kadraja sokarak: “Bu gördüğünüz balta da bir ilke imza atacak. Bu Balta bu ormana girecek!” dedi ve çekmeye devam etti. Biraz yürüdükten sonra Gökhan ile Meryem kucaklarında çalı çırpı ile karşısına çıkıverdi. Hemen kamerayı onlara çevirip:
-“Vay anasını sayın seyirciler, Meryem ile Gökhan çalı çırpı toplamış ve geri dönüyorlar. Ben yoluma devam edeceğim baltayı ormana sokacam.” Deyip bizimkilere döndü:
-“Gidin gidin ben de dönerim birazdan.”dedi ve yola devam etti. Meryem’le Gökhan şaşkın şaşkın birbirine bakıp yavaş yavaş kampa doğru gittiler.
-“Bi tane şarkı patlatayım size. Welcome to İndia, ---
Gerisini kimse bilmia. Bence de olmadı hehehe”
Bir yumuşak bir şeye bastığını hissedip yere baktı. Ayağını o yumuşak şeyin üzerinden çekmeden yere eğilip ne olduğuna baktı:
-“Aha yılan.” Deyip yavaşça eline aldı. İnce sarı siyah renginde desenli 30 cm uzunluğunda bir yılandı.
-“Zararsız bu.”
***
Bizimkiler mangal ateşini yakıp etleri ızgaraya dizmişti. Meryem ile Dilek salata hazırlarken Ferhat kızlara yardım ediyordu. Derken Ayşegül elleri arkasında çıkageldi.
-“Aha deli kız geldi.” Dedi Dilek. Ayşegül Dilek’e biraz yaklaşıp gülümsedi ve:
-“Dilek sürpriiiiz!” deyip yılanı üzerine fırlattı.
-“Bacağına error 404 found!” diye haykırıp yere yığıldı.