Her oyunun bir galibi vardır. Eğer oyunu kuralına göre oynarsanız galip gelirsiniz. Karşınızdaki kişiyi, olayları ters köşe yapar ilk golü siz atarsınız. Eğer oyun içinde küçücük dahi bir hata yaparsanız, diğer golleri yer ve yenilirsiniz. Bu yenilgi, geri zekalılıktan yahut beceriksizlikten değil, kişiseldir. Kendinizi beğenirsiniz, paranıza ve sağlınıza güvenirsiniz, gururunuzdan bir adım geri dönmezsiniz. Kişisellik ve yalnızlık da, yani liderlik duygusu da bu kaybedişlerin bir nedeni olabilir.
Bir spor oyununda, yeterli antreman yapmamışsanız, sağlığınıza dikkat etmemişseniz, yeterli düzeyde beslenmemişseniz, kişiliğinizi kaybedip para karşılığı oynama performansınızı düşürmüşseniz, eğer bir takım oyunu ve sonucunda galibiyetin takımın olduğunu kabul etmemişseniz, yenilmeniz nihai sonuçtur. Bir takım oyununda, her mevkide sporcunun bir görevi vardır. O görevi yapmayan biri oldumu, binanın temelinin çürümesi gibi takım çöker, çözülür ve yenilir. Her oyuncu görevini layıkıyla yapmalı ve takımının başarısı için elinden geleni ardına koymamalıdır.
Bir iktidar partisinin, seçimden önceki vaatleri, iktidar olduğunda yerine getirmediği, aksine her türlü hile, talan, liyakatsizce makam dağıtması; artık onun güvenirliliğini yok eder. Bir daha ki seçimlerde iktidar olamadığı gibi, gelen iktidarın ondan hesap sorduğu, rezil rüsva ettiği konuma sokar da… Yaptığının hesabını verir. Eğer yeni gelen iktidar da bu hesabı sormaz, aynısını yandaşları ve ekibiyle yaparsa seçimi o da kaybeder, bir daha iktidar yüzüde göremez. Kısacası neysek o olmalıyız, başkasının kimliği ile değil, yalnızca kendi kimliğimizle yaşamalıyız.
İnsana verilen bir ömürde, ondan beklenen beklentinin, okuyup iyi bir yer kazanması, toplumsal kariyerini dürüstçe gerçekleştirmesi, bütün bunlar olurken de, ahlak ve faziletini İslamın temelinden alarak gerçekleştirmesi şeklinde olur. Hiç bir başarı hikayesi gerçek bir iman olmadan gerçekleşmez. Kişi, eğer bu imansızlık içinde başarı arıyorsa, hile ile, elindeki silah ile, savaş ile, parasal gücü ile, kandırmaca ve talan ile; işte o zaman ne kadar zirveye çıksa, hemen alaşağı olur, toplum içinde yok olur gider, tıpkı dopingle ipi göğüsleyip, doping yaptığı anlaşılınca elinden madalyası alınan bir sporcu gibi, sonrasında yıllarca yarışmalara katılamayan sporcu olmak gibi… Bu kişi bir gol atmış, kaleciyi ters köşe yapmış ama kalesinde onlarca gol görüp yenilmiştir.
Bir başarı hikayesi, bir çok mücadele ve acı dolu bedel ister. İyi bir üniversiteyi kazanmak için çocuk hayatının ilk on sekiz yılını heba eder. iyi bir sporcu olmak için, çocuk ilk on sekiz yılında geceli gündüzlü çalışarak, her türlü sıkıntıya rağmen inatla mücedele ederek, o seviyeyi yakalayabilir. Çocuk on sekiz yaşına kadar, hayatını sanal dünyada geçirmişse, ders çalışmamış ve yetenekleri ölçüsünde bir misyon belirlememişse, yani çalıp oynamışsa, bu çocuğun sıradan olacağını bilmek için hiç bir gayret sarfetmeye gerek yoktur.
Nasreddin hocanın dediği gibi, “Parayı veren düdüğü çalar!”, yani “Bir bedel ödeyen en güzel başarıyı yakalar!” demektir bu. Vücudumuz bile tembelleştiğinde, çalışmadığında, her türlü hastalığa sebep kapısı hızlıca açılmış demektir. Ne kadar bedel yoktur desek, o tembellik bir bedel olacaktır insan için sonuçta, bir ömür çileli bir şekilde ve en kısa sürede sona erecektir.
Oyun takım oyunudur, başarı takımın başarısıdır. başarı bedeli ödeyenindir. Takımı kim bozarsa yerini başkası alır. Bozulanda, yok olur gider, unutulur.
Eğer özel olmak ve hep gol atmak istiyorsak, çok çalışıp acı da olsa bedeli bunu ödemek zorundayız. Dediğimiz ne varsa ilk önce onu biz yaşayıp, örnek olmalıyız. Bu örnek kişi, hata yapmamalı, sıradan hareket etmemeli ve gevşememelidir. Yani, Tavşan nasıl olsa kazanırım diyerek uyurken, kaplumbağa azmiyle bitiş çizgisini göğüslediğinde, tavşan yenilginin şaşkınlığı ile nasıl olur derken kendisi ve etrafında ona güvenen herkesi üzmüş ve hüsrana uğratmıştır.
Sonuçta zeki olmak ya da marifetli olmak değildir maharet, mesele bu yetenekleri kullanıp hedefe koşmanın azmiyle mücadele ederek, neyse bedeline razı olarak zirveye tırmanmaktır.
Saffet Kuramaz