Öylesine acıyla ve dertle sıkışsak, bunalsak, dizlerimizi birbirine vurur deriz ki ”Keşke geçmişte şöyle yapsaydımda bunlar başıma gelmeseydi, yahut, keşke kalbime bir kıvılcım girse, başka heyacanlara koşsam ama nerede?”
Öyle bir olay başımıza gelir ki, olması gereken olur sanki, duamız kabul edilir. Birdenbire bu fırsata şüpheyle bakar, inanmamışız gibi yahut alışkanlıklarımızdan olsa gerek, bu değişime dur deriz. Bu duanın kabulünden rahatsız olur, dünya daralır ve üzerimize yük gelir adeta… Bu yeni durumun olmaması için de elimizden geleni yaparız. Ancak, bu başkalarını da ilgilendirdiğinden, kendi verdiğimiz umutları başkalarından alır, bir nevi bu kişilerin kaderine müdahale ederiz. O kişilerin İstediği kaderi yaşamasına engel olur ve bir nevi zalim oluruz. O kişiler olgun davranır ve bu işi sır gibi saklar ve uzaklaşırsa bir oh çeker. Yeniden hiç bir şey olmamış gibi hayata devam ederiz. Ederiz de, insan bu ettiğiyle mutlu olsa, olamaz da, mevcut problemler devam ettiği için, aynı temenniler ve pişmanlıklar bir süre sonra su üstüne çıkıverir yeniden. Bu kabule ve sonraki paylaşıma kim olur der ki… Bu teklif ne kadar güven verir ki…Bir başkası olsa bile, bu sefer ona yüklenen yeni bir acı verilmez ki… Bu istem ve paylaşımlar çocuk oyuncağı değil aslında… Farkında olmadan, Kader koyucu oluruz, günahın Allah tarafından affedilmeyeceği paylaşımlarla şekillenir yaşamımız. Bu yüzden, ne ilişkimiz var ise, bu paylaşımlara çok dikkat etmemiz gerekiyor. Üstelik buna tahammül eden olur edemeyen de olur. Sonucunda çok kötü olaylar gelebilir de başımıza… Öyleyse, her paylaşımımıza, kaldıramayacak yük haline gelmeden azami dikkat etmemiz gerekiyor.
İşte, akşamlar bulutların kızıllığa düştüğü, yaşlılığın ilk bölümü gibidir, yukarıda yazdıklarımın. Akşamın karanlığa düştüğü vakittir ölüm zamanı... Her paylaşım, her olay biter… Bitirilmezse, ölüm bitirir. Güneşe verseniz kendinizi, öylesi az gelir ışıkları ikindileyin. Sönmeye yüz tutmuş, küsmeye hazır ve zavallı gibidir içimizdeki istekler, hayal kırıklıkları… Hani olur mu diye, o ikindi gözüme yansıyan, kalbimde kıpırdayan bir ışık, candır, neşedir, hayattır... Karanlığı kabullenmeyiştir, ona terstir... Bu yüzden!
Geceleri lamba, gazdan bile olsa yanar, ama sunidir, isteklerinin zorlamasıdır. Görmek isteriz, ölmediğimizi, elimizden kaçırdıklarımızı resimlemek adına! Var olduğumuzu, sevgi ışıklarının kalpten gitmekle ısrar eden her şeyin geri dönmesini arzu ederiz. Bir gülüş, gülüşümüze değen nazarı ararız... Her karanlığa adeta meydan okuruz da ölene kadar, yaşıyoruz diye... İlişkilerimizde olduğu gibi...İstesek de istemesek de, duygusal örüntüde kavrulsak da, kalp perdemize yansıyan gölgeler, az bir kırıntı ile yetinilerek, daha yavaş nefes alınarak en sonunda karanlığa, gururumuzun sönmesiyle teslim oluruz. Beklenti, sevdiğinizden bir an olsun hatırlanma duygusu-vefa, bir pozitif ses işitmektir. Aynı kalbin sancılarını yaşar ve mutluluk yerine, acılarını paylaşırız... En büyük teselli, yine de paylaşıyoruz deriz ya hayallerin gölgesinde... Bir nisan şakası gibi…
saffet kuramaz