Ayaklarımı sürekli yıkarım. Her gün hem de hiç sektirmeden. Bu neden ile
ayaklarım kokmaz. Kokmadığı gibi arkadaşlarımda ''Bırak bu ayaklar koktu be
İsmail.'' diye espriyi zor yaparlar bana. Çoğu yapmaz da bazı muzip
arkadaşlarım zaman zaman diline getirir yine de bana takılmak için... Bırak bu
ayakları koktu İsmail diye laf sokmaya çalışırlar ben de o sokulan laflara hiç
takılmam.
Geçenlerde dört çift çorabımı çöpe attım. Parmaklarım özgürlüğüne düşkün herhalde
tutup da çorabımdan firar etmeye kalkarken tam hemen yakalıyorum parmaklarımı,
kulaklarından tutup yerine sokuyorum derhal... Hadi bir çift at iki çift at,
dört çift ne oluyor arkadaşım, boru mu ya! Sonra çift rakam yani ya üç at ya da
beş çift at değil mi ama, dört nedir dört?
Kafamda binbir türlü sorular. Kim delik deşik etmiş olabilir ki çoraplarımı?
Muhtemelen evi tahta kurular bastı ve çaktırmadan benim çorapların bir kısmını
midelerine indirdiler. Her ne kadar Ramazan gelmiş olsa da hepinizin bildiği
gibi tahta kurularının oruç ile alakaları yok... Başka bir seçenek duvara
çarpmış olabilirim ev de gezerken çoraplarımı diyeceğim ama o da olmaz,
çoraplarımı duvara çarpsam ben farkına varmaz mıyım bunun? Dalgının biriyimdir
de o kadar değil ...
Aaah çoraplarım vaaah çoraplarım. Ne de severdim o gri çorabım ile kahverengi
çorabımı, ömürleri buraya kadarmış ne yapalım? Ne de ayağımı ısıtırdınız, ne de
sıcaklık verirdiniz, hem yazın hem de soğuk kış aylarında, sizi hiç
unutmayacağım. Gece rüyalarıma bile girersiniz. Bulmam lazım, bulmam lazım bu
çoraplarımı yırtanları mutlaka. Dedektif gibi gece uyumayacağım o çoraplarımı
yırtanları bulacağım. Durun bakayım, durun. Yoksa aklıma bir şey geliyor ama,
kedi, bizim bu deli kedi yırtmış parçalamış olmasın sakın? Ama Allah var
çoraplarımı parçalarken de görmedim, günahını da almayayım şimdi kediciğin.
Yok, yok bu işin içinden çıkamayacağım. Çiftine de on beş lira vermiştim, iyi
çoraplardı, iyi... Ev de fare var desem, o da mümkün değil, apartman dairesinde
fare mi olur muş? Farkında olmadan karıncalar yemiş desem, Iııh! Ayakkabı ile
gezerken karınca nereden yolu bulup da girecek ayağımın içine de çoraplarımı
kemirecek. En iyisi dolgun bir ücret ile dedektif tutsam olayı aydınlatmak
için. Yok ya ne saçmalıyorum çoraplar hepi topu otuz kırk lira bir şey.
Dedektife nereden baksan masraflar hariç bin beş yüz iki bin lira toka etmem
lazım, batarım sonra da yan gelip yatarım. Cepte para mara kalmaz billahi...
Hayır ev de küçük çocukta yok ki onlar yaptı kemirdi desem çoraplarımı. Hani
şöyle bir şey de gelmiyor değil aklıma ''Belki benim çocuklardan biri uyurgezer
hastası, gece kalkıp bizim odaya girip farkında olmadan çoraplarımı
kemiriyor.'' Olamaz mı? Olur belki olur da hiç de şahit olmadım çocuklarımın
gece kalkıp da gezdiğine, günahlarını almayayım. Çalıştır toriği İsmail
bakalım. Bulunca çoraplarımı kimin deldiğini, Arşimet'in hamamdan çıkarken
evraka evraka yani buldum buldum diye bağırması gibi ben de bağıracağım
mutlulukla ''Buldum buldum çoraplarımı deleni buldum.''
İşte bu, işte bu, derin ve uzun araştırmalarımdan sonra buldum çoraplarımı
delenleri parçalayanları. Baş parmak ve yanında ki parmak. Sadece parmak değil
parmakların ucunda ki uzamış tırnak tabi ki aynı zamanda. Ya ben bunu uzayınca
hep keserdim, nasıl da unutmuşum, hiç farkında değilim. Al bakalım tırnak
makasını, giriş o kocaman katır tırnağı gibi olan baş parmak ve yanında ki
küçük parmağın tırnağına... Sen de bir alemsin İsmail... (Kendi kendime fırça
atıyorum burada) Ayaklarını yıkıyorsun da insan şu tırnaklarını da keser be
adamım. Bir tırnak kesmek için sekiz on ay da beklenir mi, daha çok para
verirsin sen çoraplara bu kafayla...