Yüz sene önce sabah namazından sonra dükkanlar açılır alış veriş ile yaşam başlardı. Gün ile dolu dolu rızkının peşine düşerdi insanlar. Akşam oldu mu, insanlar evlerine döner, Yatsı namazını kıldıktan sonra da uyurlardı. Misafirlikler, yatsı namazından sonraya kalmazdı. İnsanlar gecenin bir bölümünde kalkarlar gece namazı kılarlardı. Müslümanın saati bu şekildeydi. Saat aynı fakat onun içinde gizlenen yaşam şekli farklıdır.
Yıllar geçti, günümüze gelindi. Sabah namazından dört beş saat sonra, insanlar işe başlıyor, bazı vakitlerde akşam namazını geçen bir iki saat ile işler sona eriyor, bazan yatsı namazı vakti eve geliniyor, gece yarısını aşan ev oturmaları, sabaha kadar süren gece eğlenceleri ve hayatın adeta gündüzleri gece oluyor. Hafta sonları ise, öğleye kadar uyumak bir alışkanlık oldu.
Bu düzen, İslami değil, bize batıdan miras olarak verildi. Müslümanın düzeni değişti ülkemde. Bu yüzden onun ruhunu da yaşamak zorlaştı. Ahlaki erozyon bu yüzden rekor seviyeye ulaştı. İnsanın içinde-kalbinde dünya hayatı, insanın dışında-bedeninde İslam hayatı var artık. Bu yüzden insanın kıldığı namaz, kalbine inmiyor. Bu yüzden günahları işlerken, onu bir ticaretin gereği gibi görüyor. Sanki Allah ile alış veriş yapar gibi... Günahı yaşarken Allah’tan korkmuyor, kendisine sunulanı hakkı gibi görüyor. Bu yüzden kimseye yardım etmiyor, yardımı enayilik gibi görüyor. Bu yüzden hırsızlık arttı, adam öldürme fırladı, kendi adaletini arama çoğaldı… Müslüman’ım diyen kişilerin içi başka dışı başka olunca, bambaşka bir kimlik ile kişinin kendi ürettiği din meydana geldi. Kimse okumuyor, okuduğunu yaşamıyor, öyle ki, kişiye özel namaz kılışı türedi…
Kimseye neden böyle bir şekilde ibadet ediyorsun, doğrusu bu denmiyor. Kimse kimseye öğüt de vermiyor. bu bile parayla yapılıyor, adı da danışmanlık oluyor. Kimse kimseye bu yüzden güvenmiyor, her şey paradan pay kapmaya döndü. Liyakat yerine, adamın varsa o koltuğa oturursun, hatta o koltuktan seni kimse almadan emekli bile olabilirsin. Adamın varsa, bunun adı zülüm olmuyor, benim hakkım diyor. Senin de dayın olsun, o koltuğa sen otur oluyor. Çocuk, ergen bile elinde oyuncak varsa, alsan elinden bağırıp çağırıyor, terör estiriyor. Namaz vakti, gelmiş gelmemiş umrunda bile değil. Kimsenin Allah yolu için bir gayreti yok. Para verilse, kiliseye gidip, o törene bile evet diyecek hale gelmiş kişiler var. Çalışmayım, yan cebime koy parayı diyeceklerde…
Bu kadar negatif manzara sundum, ama maalesef bu tür şeyler yaşanıyor ve durum çok vahim. Biz batının bel üstünü değil bel altını almışız maalesef. Gidin her eve bakın, kimin sözü geçiyor, Çocukların…
Saat aynı, fakat kullanılan çarkı farklı… Biz bu çarkı düzeltmezsek, sıkıntılı bir gelecek ve azgın bir nesil bizi bekliyor. İnançsız, adaletsiz, oyuncakların diliyle konuşan bir nesil, Allah korusun. Şu Ramazan günlerinde, teravih namazı kılan kişilere bakın, camilerde. Ne demek istediğimi anlarsınız.
Acilen değişmemiz lazım… İmdat! değişim ambulansı her kapının önüne acilen gelsin.
Saffet Kuramaz