Zaman bakir olsaydı, içine insanlık dolsaydı… gül solmasaydı, her yerde kuşlar cıvıl cıvıl uçup, ötseydi… Ne taş binalar, ne rezidanslar var olmasaydı, ne de yükselen kuleler-adı batacası Eifel olmuş, Tokyo Tower olmuş… Dağların tepesinde azıcık kar kalsaydı, cehennem alevler sararken etrafı, yazın çöl sıcaklığında! Yollar bize özlemi sunmasaydı, istesek ışınlanıp gidebilseydik sevdiklerimize… Aşka engel olmasaydı, Ne Leyla’ya Mecnun aşk, ne de sevene ölüm yar olmasaydı, Juliet’ine kavuşamayıp ölen Romeo gibi! Sevmeye teşvik edilen niyet, herkese boyun büktürüp verilseydi insanlık adına kıymet, Ah keşke… Ah!


Uyku olmasaydı, karanlığa sebep… ne yorgunluğu nede solgunluğu görmeseydi kalp… Kalp yalnızca safi sebeplerle heyecanlansa ve tek bir Aşk için- Allah için yaşasaydı. Bizi çocukken yemek, yemek istememize rağmen bunu da ye diyen vazgeçemediğimiz dünyalık isteğe alıştırmasalardı keşke… Aynalara bakıp da, güzel miyim yahut yakışıklı mıyım diyerek çok zaman harcamak yerine, “Yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz!” ayeti ile var olan güzelliği doğal döngüde yaşasaydık… Aynalar kırık kalsa, hiç olmasaydı! Eğer illaki ayna olacaksa, insanlar birbirine bakarak kendini görebilseydi, Ah keşke!… Ah…


Kimse diliyle beddua etmeseydi… Kendini düzeltmek yerine başkalarını düzeltmeye çalışmasaydı. Kusur aranmasaydı her mecliste, her diyette… Güven marka olmasaydı, salih niyette! İşte, herkes sınav meydanına çıkmış, o sınavı geçmek için birbirimize yardım edebilseydik. Arenaya çıkıp, tek canlı kalana kadar öldürüp, zalime neşe katıp, keşke kahraman olmasaydık… Sofra, herkese açık, kazanç için herkese yeter iş varken paylaşımda, üstünlük olmasaydı. Ömer olsaydı insanlık, sıradan evden çıkan, sarayda oturmayan… Yediğine, içtiğine, giydiğine, maaşına dikkat etseydi ki, deseydi ki, ya bunları bulamayan varda ben buluyorsam, Allah’a nasıl hesap veririm derdini çekebilseydi… Yönetirken uykuyu haram bilseydi… Halkın içinde yaşayabilse, halk gibi imkanlarında sıradanlaşsaydı… 63 yaşına gelmiş Hoca Ahmet Yesevi gibi yerin altına girip artık dünyada yaşamayacak kadar kendini ayıplayan kalp gibi peygamber sevgisi olsaydı, yahut ben peygamberin evinden büyük evde yaşayamam diyen insanlığımızla peygamber sevgisi olsaydı da, lüks ve afaki büyük evlerde yaşamak için yarışır olmasaydık… Ah keşke! Ah…


Nereden geldik nereye gidiyoruz denseydi, her mezar taşı, her ölümün yaşı, ağladıkça gözyaşı toprak etseydi taşı da bize ders olsaydı, bizi insanlığa döndürebilseydi keşke… Ne güzelmiş, nasıl modern ve lüks yaşanmış tarihi kalıntılarmış yerine, ondan ders alabilseydik keşke… Her değişen, yaptığından eleştirilen kavimlerin çözülmüş sırları, anlatılsaydı da aynıları tekrar edilmeseydi, keşke… Geçmişten ne değişiyor, sadece teknoloji ile yaşam standardı belki, ama insanlar yahut insanlık arasında yaşananlar hep aynı, kim iddia edebilir ki, paylaşımlarda farklılıklar vardır diye ki… Yusuf’un kuyusu bile aynı değil mi? Kaç insan içindeki sırrı dışarı taşıyor ki… O sırrının suyunu çekmesine izin veriyor ki… Kuyunun dışında yaşayanlar ise, bir oyun peşinde, beğendiği ve vaz geçemediği kişileri taklit ederek geçiştiriliyor. Adına da ben başardım yaşıyorum diyorlar. Kendi sırrını yaşamadığı ve Yusufun kuyusunda yaşarken kimse onu göremediği içinde bir görünmez ve ölü gibi yaşıyorlar! keşke, Var olan fıtratımızla kendimizi yaşayacak kadar kaliteli insanlar olabilseydik, Ah keşke! ah…


Sırların deşifre edildiği, Keşkelerin en aza indiği bir dünya hayal ettim…Bu insanlıktı, yaşanılması gereken… Cennet misali bir yaşam belki… Ama ne kadar yazsam, ne kadar anlatsam, ben yine keşke demeye devam edeceğim, bunu biliyorum. Ama yazmaktan, paylaşmaktan, insanlığı hatırlatmaktan bir aydın olarak asla vaz geçmeyeceğim inşallah. Rabbim ömür verdikçe elbette! 


Sizi insan olmaya veya insanlığınızı hatırlamaya davet ediyorum.


Saffet Kuramaz

( Ah Keşke Demiyeceğim İnsanlığı Geri İstiyorum başlıklı yazı safdeha tarafından 2.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu