Her sabah erken kalkarım. Benim
kalkma saatim, beş buçuk altı gibidir. Karım da her akşam erken yatmamı söyler
''Şevket yat bak sonra sabah kalkamazsın.'' diye hep bana laf çakar. Çaksın ben
hiç alınmam hatta ben de ona karşı saldırıya geçer, eski bir çakmak reklamından
esinlenerek ''Çakar çakmaz çakan, çaktırmadan çakan Ayten.'' derim. O da bana
alınmaz bilirim.
Her zaman yaptığım gibi o sabah da erken uyandım. Sıkışmıştım da, ufak su
dökmek için banyoya seğirttim hemen. Rahatladıktan sonra, bir yüzümü yıkayayım
da kendime geleyim. Sifonu çektikten sonra doğru aynanın karşısında ki yerimi
aldım. Hay Allah uyku sersemliği herhalde aynada yüzümü göremiyorum. Gözlerimi
ovuşturdum, bir daha baktım aynaya... Olamaz ayna da yüzüm görünmüyor,
delireceğim şimdi! Ya da delirdim, kafayı yedim sabah sabah... Hemen elimi
yüzüme götürdüm, burnum, kulaklarım, gözlerim, saçlarım yerinde duruyor, evet
evet yerinde hepsi... Lakin ayna da ne burnumu, ne kulaklarımı, ne gözlerimi,
saçlarımı hiç birini göremiyorum. İnanılmaz bir şey bu...
Düşün bakalım Şevket son zamanlarda iş yerinde birilerine yüzsüzlük yaptın o
sebep ile de yüzün kayboldu belki de... ''Hmmm evet evet arkadaşım İsmail
dışarıdan yemek söylemişti geçenlerde, ben de yüzsüzlük olsun diye gittim
yemeğine ortak olmuştum, belki de ondandır.''
Yok be, yok ondan değildir. Her zaman da yemem zaten onun yemeğini o gün öyle
bir esmişti. Dur bir daha düşüneyim. Yine geçenlerde yüzsüzlük edip de
arkadaşın arabasını istemiştim, o da verdi ama ''Son defa veriyorum bak Şevket
lütfen bir daha isteme benden araba dediydi.'' O olaydan sonra mı kaybetmiştim
ben yoksa yüzümü...
Hayır ama elliyorum gözümü, kulaklarımı, burnumu hepsi yerli yerinde de aynada
niye görünmüyorlar onu bir türlü anlayamıyorum. Yoksa Pamuk Prenses Masalında
ki gibi ''Ayna ayna söyle bana benden daha yüzsüz kim var bu dünya da?'' diye
soru mu sorsam aynaya bilemiyorum?
Şimdi böyle dışarı çıksam herhalde beni gören her insan, arkadaşım, dostum da
kaçacak delik arayacak, çığlık çığlığa uzaklaşacak benden. Belki de polise
jandarmaya denk gelirim göz altına da alabilirler beni o da ihtimal
dahilinde...
Sabah da daha çok erken, karıma ve çocuklarıma da görünmemeliyim böyle, neme
lazım? Acaba diyorum kapıda bir yerlerde düşürmüş de olabilir miyim yüzümü?
Aman Allah'ım neler saçmalıyorum ben yahu! Yüzüm düşse farkına varmaz mıyım?
Hayır bir de yüz düşer mi böyle pattadanak? Hadi düştü diyelim, birisi görüp de
''Amca amca yüzünüzü düşürmüşsünüz.'' diye arkamdan koşturmaz mı? Of ki of!
İçinden çıkamayacağım galiba bu işin.
Geçenlerde arkadaşımın motosikletini aldım. Elliyi, altmışı geçmiştir bu sene
Sami kardeşimin motorunu almam. Bakıyorum suratına, verirken biraz sıkılıyor,
ama bendeniz Şevket yine mırın kırın edip ve de altından girip üstünden çıkınca
mecburen veriyor. Belki de o motorun bir yerinde kaldı yüzümün parçaları...
Tekrar ellerim ile yüzümü kontrol etmeye başlıyorum. Yavaş yavaş, burnum yerine
geliyor gibi, evet evet ayna da görüyorum. Kulaklarımda geliyor yerine, sonra
gözlerim, evet sağda ki geldi, şimdi de solda ki o da geldi, kaşlarım, alnım,
saçlarım hepsi geliyor bir bir yerine... Yüzümden bana doğru bir ses
yankılanıyor, ağzımı açmıyorum aslında da yüzümden bana doğru biri sesleniyor.
''Bak dostum Şevket, şimdi beni iyi dinle, insanlardan yüzsüzlük edip de her
zaman bir şeyler isteme, bir verirler, iki verirler, sonrasında da hem onların
dostluğunu kaybeder hem de ne istiyorsan alamazsın. İşte yüzsüzlük yaptığın
için bir müddet ayna da yüzünü göremedin, bunları tekrarlar isen yine aynı
şeyler gelecek başına.'' Şaşırmıştır Şevket ''Sen de kimsin, nereden
sesleniyorsun, görünürde bir şey de yok hay Allah kafayı mı yiyorum ben?'' bir
müddet sessizlik ortalığı kaplar. ''Ben senin vicdanınım vicdanın dikkat et bana
ben yıkılırsam sen yok olursun, yok.''