Mutfak masasına parça etler yığılmıştı. Düdüklü tencereden buhar çıktı. Kuvvetli ıslık sesi peşinden yükseldi. Kadın “Ete bakayım,” diyerek içeri girdi. Kapağı açıp tahta kaşığı daldırdı. Suyundan tattı. “Haşlama olmuş,” diye seslendi. Gülüş cümbüş sofra kuruldu. Eski, yeni bayramlar kıyaslanırken başköşede oturan ihtiyar kadın “Bugün hayırlı bir gün. Cuma namazı, bayram namazı üst üste geldi. Haberlerde söylemişlerdi; Dünya, dünya şey günüymüş. Dilimin ucunda…” derken zil çaldı. Genç kadın “Kapıya bakayım, söyleyeceğim,” diyerek kalktı. Hızla koridora çıktı. Zil arka arkaya çalıyordu. Kadın endişeyle kapıyı açtı. İlkokul çağında erkek çocuğu elinde topu “Anne, anne,” diye hıçkırarak ağlıyor, konuşamıyordu. Kadın eğilip gözlerini sildi. Kolundan tutup banyoya götürdü. Elini yüzünü yıkadı. Çocuk sakinleşti. Kadın şefkatle yaklaştı. “Oğlum ne oldu? Anlat bakalım.” “Anne, Barış'ı babası top oynuyoruz diye dövdü.”