Mahzen duvarlarında sümüklü böcekler
Şaraplar asırlık,
Erciyes’in lav izleri hala taze
Belinde tabanca olunca ağa olur ödlekler
…/Toprağın getirisi kimine sunuyor varlık
Eşkıya rajon kesince, kimine de darlık!
Bağlarda bereketli üzümler, kulakta siyah inci
Küheylan bozkırda, eşkiya ölünce
Özgürce kişner...
Geceleri kuzey kutbu soğukluğu
Aşka özlem bırakıyor titreten donukluğu
Yavrunun anne kucağına hasret doyasıya ağladığı
Poyraz estirir!
“Selamun Aleykum emmi…”
“Nöbet mi tutuyorsun silah elinde”
“Başını bükmüşsün, derin derin ne düşünürsün, sigara gezer sakız gibi dilinde”
“Korkuyla dersin, ya gelirse”
“Kurtlar sürüsü!”
Nesli tükenmeyen kurtları bekler
Kurt ki tek olsa ne fark eder
…/Mahzende inler sarhoş türküler
Ağılda inleyen korkular!
Erciyes’ten eser
Bozkırında eşkıya ülküler…
Sene on dokuzuncu asır
Yıkık, Romalıdan kalma
Su kemerinin altında
Dinlenir eşkıya kıratları…
Ne dini var ne de imanı
Soyar fakiri, kaçırır avratları!…
Tandır başında ağlar yavrucuk
Sütüne muhtaç ananın!
Namus belasına
Kurt peşinde babalar…
Yavru açmış, ölecekmiş düşünecek hal mi kalmış
Kurtarma derdinde ya, kurt yemeden
Okunmadan selâlar
Köy üstüne çökmüş şeytani kumpaslar…
Şaraplar mahzende kırılır, harami kızar
Zalim üzüm bağlarını bozar
Ağıllarda sessizlik
Memleket yer yerinden oynar, tozar!
…/Erciyes eritemedin karlarını
Sevdiremedin yiğitlerin yarlarını!
Toz toprak içinde kağnılar
Düğün dernek yerine matem
Kaynamaz oldu yahniler!
Sustu ney sesi, horon, mezara dönmüş köyde
Bitti dünyalık ağrılar
Söndüremeden yiğitler narını…
Yoksa ilahi aşk,
Sarmışsa ihanet, üzüm bağları
Pekmez yerine yapınca şarap
Köyü ettiler hızla harap!
O gün bugündür Erciyes’in akı, oldu bakınca serap
Yapmayın dedi hesap…
Saffet Kuramaz