Siz doksan kilosunuzdur ve o küçücük
hayvanın ağırlığı olsa olsa en kabadayı birkaç gram, ama baş etmeniz ne mümkün.
Tabiri caizse size kök söktürür, burnunuzdan fitil fitil getirir. Yaz günleri
ve geceleri sivrisinekler için bulunmaz nimet, dolayısıyla sizin içinde bir
kâbusa dönüşür...
Biraz televizyon seyrettikten sonra, göz kapaklarımın beş on tona çıktığını
hissedince, ayaklarımı sürüyerek yatağa kendimi zor attım. Hemen uykunun engin
derinliklerine dalıp, renkli sinemaskop rüya moduna geçmiştim ki, kulağımın
kirişinde yine o iğrenç kahrolası vızıltı bzzzzzzzzz bzzzzzzzzzz...Buyur
buradan yak. Sessiz bir gecede, bundan daha korkunç ve iğrenç bir ses olabilir
mi? Hanıma döndüm''Usulca lambayı yak bana da sinekliği getir hatun'' Tabi bu
durumdan o da muzdarip, hemen dediklerimi yapıverdi...Sivrisinekler ile
gıcıklaşmamız öyle bir hal almıştır ki, bir oda da yirmi kişi yatıyor olsak,
sivri denen arkadaş, o on dokuz kişiyi bırakır, benim kulağımın kökünde öter
bzzzzzzz diye...
Hanım lambayı yaktı, ben de homur homur uykulu gözlerle sivri arıyorum, yatak
odasının duvarlarında, ama yok yok yok!!!Yok işte lanet olası hayvanat.
Binlerce pirinç tanesinin içinde, bir tane beyaz taş ara bulursun, lakin bu
meret bir tane sivrisineği beş metrekarelik odada bulamıyorsun. Demin lamba
sönükken, her beş saniyede bir Canavar Düdüğü gibi ense kökümde vızıldayan
hayvan, lambayı yakınca yer yarıldı içine girdi sanki. Uyku gözlerimden akıyor
hem nasıl, ayak da zor duruyorum. Kapattık lambayı, yeniden vurduk kafayı
yattık hanımla. Bir iki dakikaya kalmadı, alarm zilleri yine acı acı çalmaya
başladı, tabi benim yine şarteller atıverdi...Sonra yine yaktık lambaları
haliyle, bir yandan da hanım ile tartışıyoruz; bundan sonra ki günler ne
yapacağız, strateji geliştirmemiz lazım hayvanata karşı.O diyo''Yatmadan bir
saat önce odayı ilaçlayalım''Ben diyorum''Elektrikli tabletler varmış ya da
kollara sürülen kimyasal maddeler''o arada da yatak odasında dört dönerek köşe
kapmaca oynuyoruz ve sinek efendiyi arıyoruz. Ah bir efendilik yapıp görünse
gözümüze. Sandalyelerin altına bakıyoruz, dolapların altına bakıyoruz, biz de
uyku muyku artık hak getire...Kararlıyız ne yapıp edip o sinek bulunacak,
cenaze namazı kılınıp, cinsine göre er ya da hatun kişi niyet edilip saksıya
gömülecek, peşinden dua edilmeyecek, toprağı bol olsun denmeyecek...
Karanlık da yanağımı, kulağımın kökünü kaç kere tokatladım sayısını unuttum,
ama o yine bana mısın demedi. Biz yatak odasında harala gürele sivri efendiyi
kovalarken, aşağı da ki komşulara gürültümüz gitmiş olacak ki, oklava ile bizim
tavana vurur oldular. Utandık bayağı, bir ufacık sivri, komşularla aramızı
bozacak neredeyse alçak. Yorganı başının üstüne çekiyorsun, ama o şekilde en
fazla beş dakika duruluyor, ondan sonra terden sırılsıklam olup patlıyorsun.
Yorganı açıyorsun yine ense köküne, Japon İntihar Uçakları Kamikaze'ler gibi
saldırılar pikeler başlıyor...
Harala gürele derken duvarda bir sıkıştırdım sivri efendiyi, patlattım
sinekliği, aynen profilden vesikalık fotoğraf duvarda, biraz renkli fotoğraf
oldu ama ne yapalım renkte hep aynı kan kırmızı. Derin bir oh çektik hanımla,
tekrar vurduk kafayı yattık, beş on dakika geçti geçmedi, ikinci bir bzzzzz
sesi ile şok durumuna giriyorduk neredeyse''Hanım klonlandı mı bu yoksa''dedim.
O da''Demek ki iki taneymiş bunlar baba oğul ya da ana kız önce öldürdüğümüzün
intikamını almaya geldi herhalde'' Biz bir hışım ile yine kalktık yataktan gece
on ikiye doğru, hanıma döndüm''Bunlara yiğitlik sökmüyor, dolap da sinek ilacı
var, yarım saat ilaçla, ondan sonra tekrar havalandırıp yatalım'' Öyle uğraşa
uğraşa o gece sabahı zor ettik velhasılı...
Görüyorsunuz işte bir iki gramlık sinek sıkletler bizim gibi insanoğlunu ne
hale sokuyor. Bundan sonra tatile giderken ya da kendi evinizde siz siz olun
tedbiri elden bırakmayın, tabletleri, sinek ilacını, sineklikleri ne
gerekiyorsa artık yanınıza alın, bizim düştüğümüz durumlara düşmeyin.