Günler, haftalar, aylar geçti... Kaç gün, kaç hafta ya da kaç ay olduğu bilemem. Ve bir gün:

Cafer Aga, tuvalet işinden kovuldu. Sebep: Tuvaleti iyi temizlememesi. Şikâyet edilmiş, Kaymakam da “Öyleyse onu çıkarın, başka birini bulun!” diye emir vermiş ve hemen zekâ özürlü Emin yeni görevli olarak işe başlatılmış.

Birkaç kere tuvaletten çıkan adamların:

-Tuvaleti bok götürüyor, bu sarhoş burayı hiç temizlemiyor. Bir de utanmadan bir lira istiyor, diye söylendiklerini duymuştum.

Cafer Aga, gerçekten de miskin, tembel bir adam. Bütün gün mevsim kışsa tuvaletin içindeki odada, havalar iyi ise dışarıdaki bankın üzerinde hiçbir iş yapmadan oturup duruyordu. İş yapmaktan sayılırsa sık sık sigara içerdi. Birkaç günde bir de tuvaletlere hortumla şöyle birkaç dakika su sıkardı. Oturduğu yerden ya para almak için ya da markete gitmek için kalkardı. Son zamanlarda işe geliş saati de değişmişti. Öğlene doğru gelmeye başlamıştı.

İşte bu yüzden işini kaybetti. Çok ilginç bir durum ortaya çıktı: Öğlene doğru işe gelen Cafer Aga sabah ezanıyla birlikte camii avlusuna gelip oturmaya başladı. Akşam hava iyice kararıncaya kadar orada oturuyor, bir yandan da tuvaleti gözlüyordu. Çünkü gündüz Emin'in olmadığı sırada birileri tuvalete girerse parayı gene o alıyor ve cebine atıyordu. Emin akşam saat beşten sonra da oradan ayrılıyordu ve gene Cafer Aga'ya gün doğuyordu. Hem şarap hem de bira parasını böyle çıkaramasa da hiç olmazsa bazen bir şarap parası toplayabiliyordu.

Tabii bu olumsuzluk beni de etkiledi ve kuru ekmeğe talim etmeye başladım. Bazen onu bile bulamıyordum.

Emin çok çalışkan bir delikanlıydı. Aslında tuvaletten gelecek paraya ihtiyacı da yoktu. Çünkü belediyenin kendisine özürlü maaşı bağladığını sağa sola anlatıp duruyordu. Yalnız bu anlatımda bir sorun vardı, Emin maaşının ne kadar olduğu konusunda her defasında farklı konuşuyordu. O yüzden para işinden pek anladığı söylenemez. Tuvaleti pırıl pırıl yaptı. Birkaç kere girdim, gördüm. Hatta bir keresinde tuvaletten çıkarken Emin beni yakaladı ve Cafer Aga'ya:

-Köpeğine sahip ol. Bak tuvalete girip ortalığı batırıyor, dedi.

Cafer Aga, oturduğu yerden kalkmadan sesinin en yüksek perdesinden:

-Ulan şerrrrefsizzz yalan söyleme. Benim köpek oraya girmez. Başka birinin köpeğidir, dedi. Emin

-Gözlerimle gördüm, oydu. Bi da girerse karışmam. Dedi ve cevabını aldı:

-Hadi ordan şerrrrrefsizz! İftira atma, iftira... Bi bok yapamazsın!

Cafer Aga işini kaybettiği için maddi sıkıntı içine girmişti, ama sorumluluğu üzerinden atmış olmanın verdiği bir rahatlık da vardı. Hiçbir iş yapmadan her gün, ya bir bira ya da bir şarap parası çıkarabiliyordu ya, bu ona yeterdi.

Parka, tuvalete ya da camiiye gelenlerin bazıları:

-İşine sahip çıkmadı, şarap parasından da oldu. Şimdi orada pinekleyip duruyor. Pis ayyaş! Bak, şimdi bu çocuk ortalığı ne kadar temiz tutuyor! Cafer Aga bunu çoktan hak etmişti, ama onu hep hoca “Yazıktır, ekmeğinden olmasın!” deyip korudu. Sanki kazandığını ekmeğe mi yatırıyordu, yoksa içkiye mi?

Diye konuşuyorlar, hatta kahkahalar atarak bu olaydan duydukları memnuniyeti belirtiyorlardı. Tek tük de olsa:

-Yazıktır, ayyaş da olsa ekmeği ile oynamamalı.

Diyenler de vardı.

● ● ●

(Devam edecek...)

( Köpeğin Adı Badi-21 başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 2.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu