Kapatıyorum gözlerimi
İki satır
Ne olur iki satır yazayım diye
"Durdu zaman,
Durdu dünya"
Ya-za-mı-yo-rum...
Limanda
Sonbahar eskisi
Bir kaç balık çırpınıyor marinada,
Seyirlik.
Balıkçı motorunun sesi
Ve saire...
Suskun gözlerim,
Dilim suskun
ve kalem
Kalem suskun
O el yine ellerimde
O göz yine gözlerimde
O ses yine kulağımda
Yine onu çok, çok seviyorum
Ama ona bile
Ya-za-mı-yo-rum...
Kalabalıktan yoksun sahil
İnsanlar iyice azalmış
Bir kaç emekli yürüyor tıknefes
"İş işten geçmiş ne yazık ki!"
Hırıltılı sessizliği bozan
Arada duyulan martı çığlıkları
Umutsuz bir aşkı sırtına yüklemiş bir kadın,
Bankta oturuşundan belli.
Elinde lanet duman,
Üflüyor dünyaya.
Üflüyor küstüğü hayata.
İşte bir şeyler yazmaya başladım şükür.
Neydi aklımı başımdan alan?
Günlerce körelen kalemin ucunu
sivriltiyorum iyice.
Bir kaç söz söylemem lazım kendime.
Nasıl da esir olmuşum
Vücuduma saran, kanıma kadar işleyen,
Beynimi durduran o şeye.
Yerken o,
İçerken o.
Düşünürken, yazarken hep o...
Tanıyamıyorum kendimi,
İnsanlıktan çıktım yokluğunda.
Alışmalı çare yok.
"Öylesine boş, öylesine anlamsız ki dünya"
Hadi canım sende...
Hani senin sevgin?
Nerede aşkın?
Ya o kocaman yüreğin nerede Allahaşkına.
Sus!
Sus konuşma...
Sevginin canı tatlı
Çabuk acır, acıtma...
Geri almak yok, verdiğin eli.
Boğarsın
Boğulursun
Bu tür yansımalarda.
Battıkça dumanlı düşler kurarsın
Ağlarsın,
Yıkılırsın belki.
Haydi topla kendini.
Bak hem yazabiliyorsun da artık.
Limana doğru bakıyorum
Sonbahar eskisi gitmiş,
Yazdan kalma bir gün gelmiş sanki.
Şimdi Samos daha net görünüyor,
Sanki bizden bir parça gibi bu Yunan adası.
Türkçe-Rumca bir melodi dolanıyor dilime
"Söyle ne kadar sürecek batının güneşi,
ufukta eşi"
Çay bir buçuk lira limanda,
İki çay üç lira.
Cebimde iki buçuk
Pazarlıkla içiyoruz çayı
Demli mi, demli...
Evet bu gün daha iyiyim galiba,
Yazdım mı ne?
Yazdım, yazdım şükür.
Samosdaki katedrali görür gibiyim,
Ya da kim bilir büyük bir kilise de
Ouzo ya da Samos şarabı yudumlayan rahipler.
ve işte öğlen olmuş,
Güzelçamlı camilerinden ezan sesi.
Şiirimdeki heyecan git gide artıyor.
Bugün dünden daha çok mutluyum.
Tatlı bir buse dokunuyor elime.
Dilim çözüldü maşallah.
Mağrur bir edaya bürünüyorum.
Denizdeki dalga sesi,
Git gide büyürken.
Gözlerim nihayet gözlerine değiyor sevgilinin.
Kaç gündür özlediğim şey bu.
Uçuyorum desem yalan değil.
Biliyorum buraya kadar hiç biriniz okumayacaksınız.
Onun için her şeyi çok rahat yazıyorum.
Ama biraz da diğer günlere kalsın değil mi?
Nasıl olsa artık yeniden yazıyorum işte...
Mehmet Fikret ÜNALAN
18 Ekim 2017 Saat 12.35
Güzelçamlı/Kuşadası