Ey arkadaş, gel karşılıklı oturalım!
Ben seni tanıyayım, sende beni tanı!
Hasbihal edelim, ama işin kolayına kaçmadan!
Aramızdaki buz dağlarını, sevgi ve muhabbetlerle, eritelim!
Eritelim ki, kardeşçe kucaklaşalım!
Kucaklaşalım ki, sevgi ve muhabbet
fidanları büyüsün!
Can sularını aşk ve şevkle verelim!
Verelim ki, dostluğumuz perçinleşsin!
Neyi paylaşamıyoruz?
Niçin birbirimize yedi yabancı gibiyiz?
Bir araya gelmekten kime zarar gelmiş?
Neşe ile üzüntülerimizi paylaşırsak
daha iyi olmaz mı?
Er veya geç ömür miadımız bitmeyecek
mi?
Hani babalarımız, hani annelerimiz neredeler
şimdi?
Vefat ettiğimiz zaman, hayırlı ve güzel
cümlelerle, yâd edilmek daha güzel değil mi?
Fatihaların ve Yasinlerin okunması daha
evla değil mi?
Ey arkadaş, gel karşılıklı oturalım!
Birlikte çay içelim, sen yaşadıklarını
anlat ben de yaşadıklarımı anlatayım!
Anlatalım ki kıssadan hisseler
çıkaralım!
İçtima hayatta, örnek olabilmek için
yapılması gerekenleri yapalım!
Yapalım ki, insanların gönüllerine
girelim, ve en muhkem gönül köprüleri kuralım.
Unutmayalım ki gönül alanları, gönüllere
girenleri, gönül köprüleri kuranları,
Allah c.c onları yandırmaz cehennem
narlarında.
Özümüz çok asil, ne olmuş bizlere
özümüzden bu kadar uzaklaşmışız?
İnsanın özünden bu kadar uzaklaşması
şifası olmayan maraz değil mi?
Marazlı olmak nereye kadar?
Bu üç günlük fani dünya hayatı, marazlı olmakla
çekilmez ki,
Yaşamak insana zehir olmaz mı?
Şanı yüce Allah, bizlere şirin akıl
vermiş, biz bu aklı niye gerektiği gibi kullanmıyoruz?
Ne istiyoruz birbirimizden?
Muhabbet fedaisi olmak varken, yufka
gönlümüzü husumetlerle niye dolduruyoruz?
Herkesin rızkını cenabı Mevla, Rezzak
esmasıyla vermiyor mu?
Üç tarafı denizlerle kaplı, bu yalancı
cennet ülkemizde, niye kumrular gibi koklaşmıyoruz?
Ey arkadaş, gel karşılıklı oturalım!
Gerekirse, ekmeği elinden alınmış
çocuklar gibi, ağlayalım!
Taşlaşmış yüreklerimizi kardeşlik
şulesiyle dağlayalım!
İçi dopdolu, sevgi kemerlerini,
belimize bağlayalım!
Rahmani, aşk ve sevdaların bayrağını, dağların
doruğunda dalgalandıralım?
Dalgalandıralım ki, kin ve nefret
duygularının dibine en etkili kezzaplar dökülsün!
Dökülsün ki, sevgi ve muhabbet
fidanları her yerde delice yeşersin!
Yeşersin ki, gölgesinde insanlar
kardeşçe oturup dertleşsinler!
Dertleşsinler ki, insan derdinden,
kederinden, gam ve kasavetinden arınsın!
Arınmak çok daha güzel değil mi?
Gönlümüzün bereketli tarlalarını niçin
çoraklaştırıyoruz?
Niçin, rengârenk yedi veren Muhammedi
güllerini, en görünen yerlere ekmiyoruz?
Ekmemekle ne geçiyor elimize, bunu niye
sorgulamıyoruz?
Sorgularsak kazanan biz olmayacak
mıyız?
Niye birbirimize karşı kükremiş
aslanlar gibiyiz?
Niye birbirimize her daim celalli ve
haşin bakıyoruz?
Yorulmadık mı böyle yaşamaktan?
Ey arkadaş gel karşılıklı oturalım!
Ben mert ve yiğitçe, itiraf ediyorum, ben
yoruldum.
Hem de öylesine çok yoruldum ki,
Bunu anlatmak istesem de anlatamam,
dilimde takat kalmaz.
Yazmaya kalksam, kalemimin mürekkebi
yetmez!
Canı gönülden yeteerrrr diyorum.
Ey sevgili Arkadaş, gel anlaşalım birbirimizle!
Birbirimize şeref namus sözü verelim!
Yepyeni bembeyaz sayfalar açalım!
Eskiden yaşanmışlıkları unutalım!
Unutalım ki, yerin göğün sahibi olan
Allah, bizim de günahlarımızı affetsin!
Affetsin ki, yeni doğmuş bir bebek
misali, cenabı Hakkın huzuruna günahsız çıkalım!
Mizanın önünde tir tir titremeyelim!
Sırat köprüsünden yıldırım hızıyla
geçelim!
Cehennem narlarının her türlüsünden,
azat olalım!
Azat olalım ki, bizi sevenler,
ardımızdan üzülmesinler!
Okunan Yasin ve Fatihalar ruhumuza
tesir etsin!
Azaplar uçup gitsin Kabrimizden!
Kabrimiz bize cehennem çukurlarından
bir çukur olmasın
Tam tersine cennet bahçelerinden bir
bahçe olsun
Ey arkadaş gel birbirimize dua edelim
her daim!
Allah cc diyor ki, Sizin dualarınız
olmazsa sizin ne ehemmiyetiniz var?
İhlaslı dualarda buluşmak dilek
temennisiyle…
23/Ekim/2017