Gözyaşının rengi yoktur;
Nerede akarsa aksın,
İster Filistin'de, ister Çeçenistan'da, ister Irak'da,
İsterse arkandan yüzbinler baksın.
Acının miladı Habil'le başlar,
Artık yerine otursun taşlar,
İnsanların yürekleri de, ülkeleri kadar büyük...
Gözyaşının rengi yoktur;
O nu akıtan mazlumlar olsa da,
Islattığı yerlere acılar dolsada,
Bazen ellerinle, bazen mendille silersin;
Bazen de yüreğinle...
Gözyaşının rengi yoktur;
Sildiğin zaman mendille onu,
Her gecenin sabahı da olduğunu,
Anlarsın kimse anlatmadan,
Bilirsin ki;
Cehennem de ateşler sönüyordur o anda...
Gözyaşının rengi yoktur;
Yüreğini titretenler akıtmıştır,
Gözlerinden damlaları...
Kemikleri kırılan bir çocuk,
Alçaltılmaya çalışılan bir kadın,
Hainlerden kaçmaya çalışan bir masum; koşar adım...
Gözyaşının rengi yoktur;
Bir Türk'de de aynıdır, bir Japon'da da,
Bir Filistinli'de de, bir Iraklı'da da...
Sevinçten ağlayanları bir kenara bırak,
Acıdan ağlayanların ki,
Yoksulluktan, zulümden ağlayanların ki,
İnsanın bağrını delen bir oktur...