Kelimelere her dokunuşum
İç döküşümdür
Kaleme her dokunuşum
Umutlarımın tükeniş anı
Mısralarda her gezinişim
Duygularımın çığlık sesidir
Daha dün gerçektin
Sonrasında bir gölge
Şimdiyse bir hayalsin
Sensizliğin derinliğinde
Kelimelerim her daim öksüzdür
Sığınacak sıcak kucağı bulamayınca
Mısralarımın sıcaklığına sığınıyor
Bazen zemherinin dondurucu soğuklarında
Bazen de cehennem ateşinin tam ortasında buluyorum kendimi.
Vurgunum
Aslında vurgunluktan da ötedeyim
Sevda yangınının göbeğine düşen yalnızlığımın gölgesinde
Hasretin içinde yanıktır bağrım
Yüreğimin derinliğine saplanan
Meçhulden gelen bir kurşun gibiydin
Ben adım adım sevdanın derinliğinde boğulurken
Tetiği çeken el sen hep gizim oldun
Bazen gecelerin dipsiz karanlığında
Bazen de güneşin akşama varan kızıllığında
Öyle bir başıma, kendi halime
Hayalinle konuşuyorum
Deli diyorlar,
Seni sevmek,
Hayalinle konuşmak delilikse eğer varsın desinler
Anlatamıyorum kimselere sevgimi
Saklamışım sinemin bir köşesinde
Anlatamadıklarımı döküyorum kelimelere
Ve sığınıyorum mısralarımın derinliğine
Unutmak en iyisidir de
Unutmak mümkün olabilse
Zaman gecenin bilinmez anı
Mekân sensizliğin tam ortası
Hasretin özlem duvarlarını aştığı andayım
İşte yine yağan eylül yağmurlarının altındayken
Hazan rüzgârlarıyla uçuşan solmuş yapraklar misali hasret kokan kelimelerle
Titrek mum ışığının uzayıp giden gölgesinde sararmış yırtık bir kâğıda
Hasretle geçen sensizliğe dairdir bu karaladıklarım
Dinçer Demirel