Sabah genellikle erken kalkarım. Altı oldu mu, ben de uyku muyku kalmaz. Hep de sağ tarafıma yattığım için, uyandığım zaman gördüğüm ilk şey bembeyaz badanalı bir duvardır. Beyazda favori renklerimdendir. Beyaz temizliği, masumluğu, düzenliliği çağrışım yaptırır bana...


Bir pazar günü, yine erkenden kalktım, daha doğrusu tam kalkıyordum ki; o da ne? O bembeyaz duvarda kara bir delik... Allah Allah, bu ne ya! Bayağı şaşırmıştım... Hanım matkapla mı deldi yoksa tamir mamir yaparken mi? Kim bilir? Bizim evin ustası hanımdır, ben bir tek sigortalar attığı zaman tel takıyordum eskiden, şimdi o da kalktı, şalteri kaldırıyorsun yanıyor lambalar... Evrende ki galaksileri yutan kara delikleri biliyoruz da bu da neyin nesi ola ki? Bu kara delikte beni mi yutacak yoksa?


Hafifçe parmağımı sokar gibi oldum, brrrrr ve brrrr! Buz gibi... Kış gelmedi daha ki niye böyle soğuk bu delik, diye de düşünmeden edemedim... Hemen çektim tabi parmağımı. Bir daha mı denesem? Gözümü deliğe getirdim usulca, şöyle bir baktım, bir şey de görünmüyor.


Amaaan, bana ne yahu, hanım kalkınca sorarım, ''Bu delik ne böyle diye?'' Herhalde verecek bir cevap bulur bana... Duvarda ki ufacık bir delikte neymiş, benim ayakkabımda ki delikleri bir saysam vallahi dikiş tutmaz da, Dikiş Tutmaz Sabri'ye bile söylesek bir şey yapamaz...


Arkamı döndüm tam giderken, duvarda ki delik hareket etmesin mi? Yok, yok bu kesin halüsinasyon olmalı... Gözüm ile takip ediyorum deliği, delik önce bir sağ yaptı, sonra bir sol, yavaş yavaş geziniyor, benim yatak odamın duvarında... Çıldırmak içten değil. Biri herhalde dışarıdan bana lazer ışığı tutuyor ve beni oynatmaya çalışıyor olsa gerek. Pencereye koşuyorum, ama açık pencere ve perde de yok...


Delik şimdi karşı duvara geçti hızla. Kafamı bir çevirdim hanımın yattığı tarafın duvarında, ben de oraya kaydım, bu sefer de başka duvara geçti... Beni görüyor mu bu ne yahu? Düşman bir gizli servisin oyunu mu yoksa? Ya da çok çalışıyorum, sürmenaj oldum galiba. Delik de bu arada yerinde hiç durmuyor, beni peşinden koşturuyor... Hani yazın gece ev de sivrisinek olur, ışığı açarsınız da bir türlü yakalayamazsınız, işte o hesap... Delik bir o duvarda bir bu duvarda, ben de deliğin peşinde, harala gürele onu yakalamaya çalışıyorum. Tam yakaladım derken, fırt fırt yine kayıyor elimden. Gayri ihtiyari arkamı bir döndüm, arkada da bir tane delik var, birken iki olmuşlar. Hay Allah biz bir delik ile başa çıkamazken, iki oldular, yuh artık! Yan duvarda bir tane daha, yanına bir daha geldi, oooh dört tane oldular. Ne bu ya bölünerek mi çoğalıyor bunlar, anlamış değilim. Hayır yakalayamıyorum da hiç birisini, tam yakalayacakken sıyrılıp gidiyorlar. Sayı daha da artar mı ki? Belki de ev başıma yıkılır, uzaylılar mı yoksa? Kesin uzaylılar geldiler ve beni de alıp götürecekler kendi gezegenlerine orada da kesip biçip inceleyecekler, hayır inanmam pek ama, aklıma da başka bir şey gelmiyor...


Gaipten bir ses gelir kulağıma ''Şşşşt şşşşt hey insanoğlu insan, Ademoğlu İnsan, bizi duyuyor musun?'' Donup kalırım. Yok, yok bu rüya kesin, ben de hayal görüyorum. Çimdiklerim kendimi, tamam onu da yaptım, ama ses de kesilmedi, duvarda ki delikler de kaybolmadı... ''Şşşşşt! Sana diyoruz ey insanoğlu.'' Kem küm ehemmmm! Bennnn, bennnn, o işte bennn! ''Bir senedir çok borçlandın farkında mısın insanoğlu?'' İkinci Şube Komiseri gibi bana soru soruyor. ''Ya ne yapalım evin çocukların ihtiyaçları hiç bitmiyor, bitiyor da bitmiyor.'' Sararır ve bozarır ve kızarırım... ''Bizler, o delik gibi gördüklerin senin bütçen de ki delikleriz aslında, ayağını yorganına göre uzatmadığın için, az kazanıp çok yediğin için aynı memleketin gibi senin de bir tarafların açık, şimdilerde bizler daha küçüğüz, hesapsız harcamaya devam edersen bizleri daha büyük göreceksin bundan sonra, şimdi gördüğün gibi dört tane isek de daha sonra sayımız artacak böyle su gibi para harcarsan, ona yirmiye kadar çıkar sayımız, bil de.'' Acilen bir şeyler düşünmem lazım, o delikleri kapamak için... DGM'ye başvursam nasıl olur? Devlet Güvenlik Mahkemesi değil canım, Delikler Genel Müdürlüğü... Delikler Genel Müdürü Hüsnü Depdelikli yakın arkadaşımdır. Onunda bana söyleyeceği şey belli ''Tasarruf et tasarruf et, tasarruf et.'' Üç kere dediği zaman da yapmak lazım. 


Bakarsın azaltırım ileri de bu delikleri de ben de rahata ererim. Hem ne demişler ''Delikli Demir icat oldu mertlik bozuldu.'' Baksana tabanca tüfek de bile delik var, biz insanlarda mı olmasın? İnşallah hanım da görmüştür bu delikleri de bütçemizin alarm verdiğini anlar da bana onu da al, şunu da al, bunu da al diye zırt pırt isteklerde bulunmaz... Hadi onu ile şunu aldım da, bunu çok pahalı be kardeşim, çok pahalı... 

( Deliğin De Böylesi başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 14.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu