Allah'a şükür her ev gibi bizim evde de iki üç televizyon var, yine de
paylaşamıyoruz programları, kanalları. Salon da oturduğumuz zaman biri der
yarışma programı, diğeri maç özetleri, kızım çocuk programları, ben de haber
hastası...
Zap yapmak zaten her daim alışkanlık olmuş, su içmek, yemek yemek gibi, bin
kanal olsa binine de zap yapacağız. Dizi furyası almış başını gidiyor. İkiyüze
yakın dizi var,yerli yabancı, çoğuda ''gavur parasıyla beşpara etmez''
cinsinden bana göre...
Alıyorum kumandayı elime, kızım oradan''Baba şu kanala geç,bu kanala
geç'',araya hanım giriyor,''Benim yarışmam var.''Oğlan giriyor devreye''Canlı
maç seyredeceğim baba iki saat.''İstersen birine itiraz et, zaten televizyon
ile pek aram yok, git odaya kitap oku, ya da bir şeyler karala...
Bir gün dedim ''Haftada bir kere televizyonu kapatıp sohbet edelim
ailecek.''Herkes değişik program seyretmek isteyince kopuyoruz
birbirimizden.Biri bir odada, diğeri başka odada, bir diğeri salonda, arada
mutfak da, buzdolabının yanında ya da banyoya tuvalete giderken
karşılaşıyoruz,''Merhaba hanım görüşmeyeli nasılsın.''ya da ''Merhaba
kızım,oğlum ne var ne yok.''Sonra onlar kendi programlarına, ben kendi
programlarıma. RTÜK'e buradan sesleniyorum, dizi sayılarını makul bir seviyeye
indirsinler, çocukların hanımın yüzünü göremeyeceğiz bu gidiş ile...
Kapı çalınır, herkesin seyrettiği önemli, kimse yekinip de kapıyı açayım
demiyor, herkes birbirinden bekliyor. Geçenlerde öyle dalmışız, adam zili çalmış
çalmış, içeriden seslerde geliyor, sonra kapıyı yumruklamaya başlayınca,
anladık ki kapı da biri var; postacıymış. İşte böyle bizim bilumum Tv kanalları
ile münasebetlerimiz. Kumandanın, kumandan da olması gerekir aslında, darbe
yaparlar da beni iktidardan uzaklaştırırlar diye sesimde çıkmıyor.